Ek 07 - Biz Niçin Yaratıldık?
Biz bu
dünyadayız çünkü korkunç bir suç işledik ve kendimizi günahın bedelinden kurtarmak,
suçumuzu kınamak ve Tanrı’nın krallığına tekrar katılmak için bu hayat bizim
şansımızdır.
Her
şey birkaç milyar yıl önce “Göksel Toplum’da bir kavganın yükselmesiyle”
başladı (38:69). Yüksek rütbeli mahlûklardan biri olan Şeytan, Tanrı-vergisi
güçlerinin kendisini Tanrı’nın yanında bir tanrı olmaya yeterli kıldığı
şeklinde kibirli düşüncelere kapıldı. Böylelikle Tanrı’nın mutlak otoritesine
meydan okumuş oldu. Şeytan’ın iddiası sadece küfür değildi, yanlıştı da—sadece
Tanrı, yani başka hiç kimse değil, bir tanrı olma niteliğine ve yeteneğine
sahiptir. Şeytan’ın küfrü sonucunda, Göksel Toplum’da bir bölünme meydana geldi
ve Tanrı’nın krallığının bütün unsurları dört kategoride sınıflandırıldı:
1. Melekler: Tanrı’nın mutlak
otoritesine sarılan yaratıklar.
2. Hayvanlar: Önce isyan eden fakat
sonra Tanrı’nın tövbe davetini kabul eden yaratıklar.
3. Cinler: Şeytan’la aynı fikirde olan
yaratıklar; onda bir “tanrı” olma yeteneği var.
4. İnsanlar: Bir karara varmayan
yaratıklar; onlar Tanrı’nın mutlak otoritesinden yana sağlam bir duruş
sergileme konusunda başarısız oldular.
En Merhametli Olan
Melekler,
Tanrı’nın mutlak otoritesine sarılmayan yaratıkların sürgün edilmesini
bekliyorlardı (2:30). Fakat Tanrı En Merhametli olandır; O, suçumuzu kınamamız
için bir şans vermeye karar verdi ve melekleri onların bilmediklerini
bildiğinden haberdar etti (2:30). Tanrı, bazı yaratıkların günahın bedelinden kurtarılmak için bir şansı hak ettiklerini biliyordu.
Eğer
bir uçağı uçurabilme yeteneğinizin olduğunu iddia ediyorsanız, iddianızı test
etmenin en iyi yolu size bir uçak vermek ve onu uçurmanızı istemektir. Bu tam
olarak Tanrı’nın Şeytan’ın iddiasına cevaben yapmaya karar verdiği şeydi. Tanrı
yedi büyük evren yarattı, sonra meleklere Şeytan’ı “Dünya” adı verilen minik
zerre üzerinde bir tanrı olarak atadığını söyledi (2:30). Şeytanın geçici bir “tanrı”
olarak atanmasıyla ilgili Kuranî açıklamalar (36:60) önceki kutsal yazıları
doğrulamaktadır.
Sen,
İblis, kalbinden şöyle söyledin: “Göklere
tırmanacağım. Tanrı’nın
yıldızlarının üstüne. Tahtımı
kuracağım. Yerimi
alacağım Toplanma
Dağı’nın üstünde, Kuzey’in
girintilerinde. Bulutların
tepelerinin üstüne çıkacağım; Yüceler
Yücesi gibi olacağım!” [Yeşaya 14:13-15]
“Şeytan
daha sonra İsa’yı çok yüksek bir dağa götürdü ve tüm dünyanın krallıklarını
ihtişamlarıyla önünde sergiledi, şöyle söz verdi: “Eğer önümde saygıyla secde
edersen tüm bunları sana bahşedeceğim.” Bunun üzerine İsa ona şöyle dedi, “Uzak
dur Şeytan! Kutsal
Yazıda şu vardır: ‘Tanrın
Rabbe kulluk edeceksin; YALNIZCA
O’na tapacaksın.’ “ [Matta 4:8-10] & [Luka
4:5-8]
|
Tanrı’nın
planı ölümü yaratmayı gerektiriyordu (67:1 - 67:2), sonrasında ise cinleri ve insanları
bu dünyaya getirmeyi. Böylece onlar herhangi bir ön yargı olmaksızın yeniden başlarlar ve
Tanrı’nın mutlak otoritesine yahut Şeytan’ın çok tanrılı teorisine sarılmak için tam özgürlük kullanırlar. Bu kritik kararı vermek için her insan,
Tanrı’dan, O’nun mutlak otoritesini savunan bir mesaj ve aynı zamanda
Şeytan’dan onun çok tanrılı ilkelerine itici bir mesaj alır.
Bize avantajlı bir başlangıç vermek için, En Merhametli Olan, bizi dünyaya göndermeden evvel tüm insanları huzurunda topladı ve biz de yalnızca O’nun Sahibimiz ve Efendimiz olduğuna şahitlik ettik (7:172). Bu sayede, Tanrı’nın mutlak otoritesine sarılmak her insanın ayrılmaz bir parçası olan doğal bir içgüdüdür.
İsyancılar
öldürüldükten sonra, insanların ve cinlerin ruhları özel bir depoya
yerleştirildi. Daha sonra Tanrı, test dönemi boyunca insanlara ve cinlere ev
sahipliği yapması için uygun bedenler yarattı. İlk cin bedeni ateşten yaratıldı
ve Şeytan bu bedene atandı (15:27). İlk insan bedeni ise dünyevi bir
materyalden, balçıktan yaratıldı (15:26) ve Tanrı ilk insan ruhunu bu bedene
atadı. İlahi plan, meleklerin yeryüzünde insanlara hizmet etmesini
gerektiriyordu—onları korumak, onlar için rüzgârı ve yağmuru sürmek, rızıkları
dağıtmak vs. Bu gerçek, Kuran’da alegorik olarak anlatılır: “Rabbiniz meleklere
dedi ki ‘Âdem’in önünde secdeye kapanın!’ ” Şeytan elbette insan türüne hizmet etmekle herhangi bir ilgisi olmasını reddetti (2:34, 7:11, 17:61, 18:50, 20:116).
Âdem’in bedeni dünya üzerinde kalırken, gerçek kişi, ruh, en dıştaki evrende yer alan Cennete kabul edildi. Tanrı Âdem’e yasak ağacın temsil ettiği bazı buyruklar verdi ve Şeytan kendi şeytanî mesajlarını iletmek için Âdem’in yoldaşı olarak atandı. Gerisi tarihtir.
Ne zaman bir insan doğsa, bu yeni bebeğe ruhlar deposundan insan olan bir kişi atanır. Tanrı, ruhları Kendi bilgisine uygun bir şekilde atar (28:68). Her ruh belirli bir bedene atanmayı ve belirli koşullar altında yaşamayı hak eder. Hangi ruhların iyi, hangi ruhların kötü olduğunu yalnızca Tanrı bilir. Çocuklarımız evlerimize Tanrı’nın planına göre atanır.
Şeytan’ın
bakış açısını temsil etmesi için, o yeni insana aynı zamanda bağımsız bir cin
ruhu da atanır. Herhangi bir cinin fiziksel bedeni ebeveyn cinler tarafından
üretilirken, cin ruhu bağımsız bir bireydendir. Cinler Şeytan’ın soyundan gelen
kimselerdir (7:27, 18:50). Atanmış olan cin, insanoğlu ile birlikte doğumdan
ölüme kadar kalır ve Yargı Günü’nde ana tanık olarak hizmet eder (50:23). Her
ikisi de tek bir bakış açısına ikna oluncaya dek kafalarımızın içinde insan
ruhu ile cin ruhu arasında sürekli bir tartışma yaşanır.
İlk Günah
Yaygın
inanışın aksine, “İlk Günah” Âdem’in yasak ağaçtan yediğinde Tanrı’nın yasasını
çiğnemesi değildi. İlk Günah, Büyük Kavga sırasında bizim Tanrı’nın mutlak
otoritesine sarılmakta başarısız olmamızdı. Eğer insan olan kişi, kendi cin
yoldaşını bu ilk günahı kınamaya ve Tanrı’nın mutlak otoritesine sarılmaya ikna ederse, her iki yaratık da Yargı Günü’nde günahın bedelinden Tanrı’nın ebedi krallığına kurtarılırlar. Fakat eğer cin yoldaşı, insanoğlunu
Şeytan’ın putperest görüşlerine sarılmaya ikna ederse, bu takdirde her iki
yaratık da sonsuza dek Tanrı’nın krallığından sürgün edilir.
Şeytan ve temsilcileri, kendi bakış açısını yaymak için Muhammed, İsa, Meryem
ve azizler gibi güçsüz yaratıkların putlaştırılmasını savunurlar. Çoktanrılı
eğilimlerimiz nedeniyle burada olduğumuzdan, çoğumuz Şeytan için kolay
avız.
Şeytan’ın
bir “tanrı” olarak beceriksizliği, hâkimiyeti boyunca var olan kaos, hastalık,
kazalar, sefalet ve savaşın yaygınlığı ile zaten kanıtlanmıştır (36:66). Öte
yandan Şeytan’ı kınayan, Tanrı’nın mutlak otoritesine sarılan, İsa ve Muhammed
gibi güçsüz ve ölü mahlûkları putlaştırmaktan sakınan insanlar, Tanrı’nın
korumasına geri döndürülürler—onlar bu dünyada ve sonsuza dek mükemmel bir
hayatın tadını çıkarırlar.
Bu dünyadaki yaşamımız, çok tanrılı
fikirlerimizi açığa çıkarmak için tasarlanmış bir dizi test olduğundan, puta
tapmak bağışlanmayan tek suçtur (4:48, 4:116). Dünya, ya Tanrı’nın mutlak
otoritesine yahut Şeytan’ın putperest görüşlerine sarılma kararımızı açıkça
göstermek için ilahi olarak tasarlanmıştır (67:1 - 67:2). Gündüz ve gece, Şafak
Namazını yerine getirerek ve en sıcak ile en uzun günlerde oruç tutarak Tanrı’nın
yasalarına sarılma istekliliğimizi test etmek için sürekli olarak değişir.
Sadece Tanrı’nın mutlak otoritesi hakkında tamamen kesin olanlar günahın bedelinden kurtarılırlar (26:89).