Biz bu dünyadayız çünkü korkunç bir suç işledik ve kendimizi günahın bedelinden kurtarmak, suçumuzu kınamak ve Tanrı’nın krallığına tekrar katılmak için bu hayat bizim şansımızdır.

 

   Her şey birkaç milyar yıl önce “Göksel Toplum’da bir kavganın yükselmesiyle” başladı (38:69). Yüksek rütbeli mahlûklardan biri olan Şeytan, Tanrı-vergisi güçlerinin kendisini Tanrı’nın yanında bir tanrı olmaya yeterli kıldığı şeklinde kibirli düşüncelere kapıldı. Böylelikle Tanrı’nın mutlak otoritesine meydan okumuş oldu. Şeytan’ın iddiası sadece küfür değildi, yanlıştı da—sadece Tanrı, yani başka hiç kimse değil, bir tanrı olma niteliğine ve yeteneğine sahiptir. Şeytan’ın küfrü sonucunda, Göksel Toplum’da bir bölünme meydana geldi ve Tanrı’nın krallığının bütün unsurları dört kategoride sınıflandırıldı:

 

1. Melekler: Tanrı’nın mutlak otoritesine sarılan yaratıklar.

2. Hayvanlar: Önce isyan eden fakat sonra Tanrı’nın tövbe davetini kabul eden yaratıklar.

3. Cinler: Şeytan’la aynı fikirde olan yaratıklar; onda bir “tanrı” olma yeteneği var.

4. İnsanlar: Bir karara varmayan yaratıklar; onlar Tanrı’nın mutlak otoritesinden yana sağlam bir duruş sergileme konusunda başarısız oldular.

 

En Merhametli Olan

  Melekler, Tanrı’nın mutlak otoritesine sarılmayan yaratıkların sürgün edilmesini bekliyorlardı (2:30). Fakat Tanrı En Merhametli olandır; O, suçumuzu kınamamız için bir şans vermeye karar verdi ve melekleri onların bilmediklerini bildiğinden haberdar etti (2:30). Tanrı, bazı yaratıkların günahın bedelinden kurtarılmak için bir şansı hak ettiklerini biliyordu.

 

  Eğer bir uçağı uçurabilme yeteneğinizin olduğunu iddia ediyorsanız, iddianızı test etmenin en iyi yolu size bir uçak vermek ve onu uçurmanızı istemektir. Bu tam olarak Tanrı’nın Şeytan’ın iddiasına cevaben yapmaya karar verdiği şeydi. Tanrı yedi büyük evren yarattı, sonra meleklere Şeytan’ı “Dünya” adı verilen minik zerre üzerinde bir tanrı olarak atadığını söyledi (2:30). Şeytanın geçici bir “tanrı” olarak atanmasıyla ilgili Kuranî açıklamalar (36:60) önceki kutsal yazıları doğrulamaktadır.

 

 

 

Sen, İblis, kalbinden şöyle söyledin:

“Göklere tırmanacağım.

Tanrı’nın yıldızlarının üstüne.

Tahtımı kuracağım.

Yerimi alacağım

Toplanma Dağı’nın üstünde,

Kuzey’in girintilerinde.

Bulutların tepelerinin üstüne çıkacağım;

Yüceler Yücesi gibi olacağım!”      

[Yeşaya 14:13-15]

 

“Şeytan daha sonra İsa’yı çok yüksek bir dağa götürdü ve tüm dünyanın krallıklarını ihtişamlarıyla önünde sergiledi, şöyle söz verdi: “Eğer önümde saygıyla secde edersen tüm bunları sana bahşedeceğim.” Bunun üzerine İsa ona şöyle dedi, “Uzak dur Şeytan!

Kutsal Yazıda şu vardır:

‘Tanrın Rabbe kulluk edeceksin;

YALNIZCA O’na tapacaksın.’ “      

                  [Matta 4:8-10] & [Luka 4:5-8]

 


  Tanrı’nın planı ölümü yaratmayı gerektiriyordu (67:1 - 67:2), sonrasında ise cinleri ve insanları bu dünyaya getirmeyi. Böylece onlar herhangi bir ön yargı olmaksızın yeniden başlarlar ve Tanrı’nın mutlak otoritesine yahut Şeytan’ın çok tanrılı teorisine sarılmak için tam özgürlük kullanırlar. Bu kritik kararı vermek için her insan, Tanrı’dan, O’nun mutlak otoritesini savunan bir mesaj ve aynı zamanda Şeytan’dan onun çok tanrılı ilkelerine itici bir mesaj alır.

 

  Bize avantajlı bir başlangıç vermek için, En Merhametli Olan, bizi dünyaya göndermeden evvel tüm insanları huzurunda topladı ve biz de yalnızca O’nun Sahibimiz ve Efendimiz olduğuna şahitlik ettik (7:172). Bu sayede, Tanrı’nın mutlak otoritesine sarılmak her insanın ayrılmaz bir parçası olan doğal bir içgüdüdür.

 

  İsyancılar öldürüldükten sonra, insanların ve cinlerin ruhları özel bir depoya yerleştirildi. Daha sonra Tanrı, test dönemi boyunca insanlara ve cinlere ev sahipliği yapması için uygun bedenler yarattı. İlk cin bedeni ateşten yaratıldı ve Şeytan bu bedene atandı (15:27). İlk insan bedeni ise dünyevi bir materyalden, balçıktan yaratıldı (15:26) ve Tanrı ilk insan ruhunu bu bedene atadı. İlahi plan, meleklerin yeryüzünde insanlara hizmet etmesini gerektiriyordu—onları korumak, onlar için rüzgârı ve yağmuru sürmek, rızıkları dağıtmak vs. Bu gerçek, Kuran’da alegorik olarak anlatılır: “Rabbiniz meleklere dedi ki ‘Âdem’in önünde secdeye kapanın!’ ” Şeytan elbette insan türüne hizmet etmekle herhangi bir ilgisi olmasını reddetti (2:34, 7:11, 17:61, 18:50, 20:116).

 

  Âdem’in bedeni dünya üzerinde kalırken, gerçek kişi, ruh, en dıştaki evrende yer alan Cennete kabul edildi. Tanrı Âdem’e yasak ağacın temsil ettiği bazı buyruklar verdi ve Şeytan kendi şeytanî mesajlarını iletmek için Âdem’in yoldaşı olarak atandı. Gerisi tarihtir. 


  Ne zaman bir insan doğsa, bu yeni bebeğe ruhlar deposundan insan olan bir kişi atanır. Tanrı, ruhları Kendi bilgisine uygun bir şekilde atar (28:68). Her ruh belirli bir bedene atanmayı ve belirli koşullar altında yaşamayı hak eder. Hangi ruhların iyi, hangi ruhların kötü olduğunu yalnızca Tanrı bilir. Çocuklarımız evlerimize Tanrı’nın planına göre atanır.

 

  Şeytan’ın bakış açısını temsil etmesi için, o yeni insana aynı zamanda bağımsız bir cin ruhu da atanır. Herhangi bir cinin fiziksel bedeni ebeveyn cinler tarafından üretilirken, cin ruhu bağımsız bir bireydendir. Cinler Şeytan’ın soyundan gelen kimselerdir (7:27, 18:50). Atanmış olan cin, insanoğlu ile birlikte doğumdan ölüme kadar kalır ve Yargı Günü’nde ana tanık olarak hizmet eder (50:23). Her ikisi de tek bir bakış açısına ikna oluncaya dek kafalarımızın içinde insan ruhu ile cin ruhu arasında sürekli bir tartışma yaşanır.

 

İlk Günah

  Yaygın inanışın aksine, “İlk Günah” Âdem’in yasak ağaçtan yediğinde Tanrı’nın yasasını çiğnemesi değildi. İlk Günah, Büyük Kavga sırasında bizim Tanrı’nın mutlak otoritesine sarılmakta başarısız olmamızdı. Eğer insan olan kişi, kendi cin yoldaşını bu ilk günahı kınamaya ve Tanrı’nın mutlak otoritesine sarılmaya ikna ederse, her iki yaratık da Yargı Günü’nde günahın bedelinden Tanrı’nın ebedi krallığına kurtarılırlar. Fakat eğer cin yoldaşı, insanoğlunu Şeytan’ın putperest görüşlerine sarılmaya ikna ederse, bu takdirde her iki yaratık da sonsuza dek Tanrı’nın krallığından sürgün edilir.

 

  Şeytan ve temsilcileri, kendi bakış açısını yaymak için Muhammed, İsa, Meryem ve azizler gibi güçsüz yaratıkların putlaştırılmasını savunurlar. Çoktanrılı eğilimlerimiz nedeniyle burada olduğumuzdan, çoğumuz Şeytan için kolay avız.

 

  Şeytan’ın bir “tanrı” olarak beceriksizliği, hâkimiyeti boyunca var olan kaos, hastalık, kazalar, sefalet ve savaşın yaygınlığı ile zaten kanıtlanmıştır (36:66). Öte yandan Şeytan’ı kınayan, Tanrı’nın mutlak otoritesine sarılan, İsa ve Muhammed gibi güçsüz ve ölü mahlûkları putlaştırmaktan sakınan insanlar, Tanrı’nın korumasına geri döndürülürler—onlar bu dünyada ve sonsuza dek mükemmel bir hayatın tadını çıkarırlar.

 

  Bu dünyadaki yaşamımız, çok tanrılı fikirlerimizi açığa çıkarmak için tasarlanmış bir dizi test olduğundan, puta tapmak bağışlanmayan tek suçtur (4:48, 4:116). Dünya, ya Tanrı’nın mutlak otoritesine yahut Şeytan’ın putperest görüşlerine sarılma kararımızı açıkça göstermek için ilahi olarak tasarlanmıştır (67:1 - 67:2). Gündüz ve gece, Şafak Namazını yerine getirerek ve en sıcak ile en uzun günlerde oruç tutarak Tanrı’nın yasalarına sarılma istekliliğimizi test etmek için sürekli olarak değişir. Sadece Tanrı’nın mutlak otoritesi hakkında tamamen kesin olanlar günahın bedelinden kurtarılırlar (26:89).