EK 00 - GİRİŞ
En Lütufkâr Olan, En Merhametli olan Tanrı'nın adıyla
Bu, Tanrı’nın insanlığa son mesajıdır. Tanrı’nın tüm peygamberleri bu dünyaya geldi ve tüm kutsal yazılar iletildi. Tanrı’nın peygamberleri tarafından iletilen tüm mesajların arındırılıp tek bir mesajda birleştirilmesinin ve bundan böyle Tanrı'nın kabul ettiği tek dinin “Teslimiyet” (3:19, 3:85) olduğunun duyurulmasının zamanı geldi. “Teslimiyet,” Tanrı’nın mutlak otoritesini tanıdığımız ve tüm güce sahip olanın YALNIZCA Tanrı olduğuna; O’ndan bağımsız başka hiçbir varlığın herhangi bir güce sahip olmadığına dair sarsılmaz bir kanaate ulaştığımız dindir. Böyle bir farkındalığın doğal sonucu, yaşamlarımızı ve tapınmamızı mutlak bir şekilde YALNIZCA Tanrı’ya adamaktır. Bu, Eski Ahit, Yeni Ahit ve bu Son Ahit dâhil olmak üzere tüm kutsal yazılardaki İlk Buyruktur.
Dinle,
Ey İsrail! Tanrımız Rab Tek Tanrı’dır! Bu
yüzden Tanrınız Rabbi çok sevin bütün
yüreğinizle, bütün
ruhunuzla, bütün
aklınızla ve
bütün gücünüzle. [Yasa’nın
Tekrarı 6:4-5, Luka 12:29-30, Kuran 3:18] |
Tanrı’nın,
O’nun şanlı niteliklerinin üzerinde derin derin düşünelim; evrenin
Yaratıcısı olarak bu evrendeki her şeyin temeli olandır, Her
Yerde Var Olan, Her Şeye Gücü Yeten, Her Şeyi Bilen olarak tapılmaya layık
olandır ve
var oluşu kendinden olan bilinçli varlıktır, tüm
cehaleti ve kirleri akıldan kaldıran ve
zihnimizi arındırıp keskinleştirendir. [Gayatri Mantra, Yajur Veda] |
Her din bidatler, gelenekler ve sahte,
putperest doktrinler tarafından bozulmuş olsa da, her dinde “Teslim Olanlar”
olabilir. Hristiyan, Yahudi, Müslüman, Hindu, Budist veya daha başka Teslim
Olanlar olabilir. Bu Teslim Olanlar, toplu olarak Tanr'nın kabul ettiği tek dini teşkil ederler. Bu kitabın ön sayfasında yer alan temada vurgulandığı
gibi, YALNIZCA Tanrı’ya adanmış olan ve Tanrı’nın yanına hiçbir put
yerleştirmeyen tüm Teslim Olanlar, Tanrı’nın ebedi krallığına tekrar kabul
edilirler (2:62). Gerçek teslim olanların bir ölçütü, onların Kuran’da
itiraz edilebilir hiçbir şey bulmayacak olmalarıdır.
Bu Ahit’in gelişiyle birlikte, Tanrı’nın
dünyaya mesajı artık tamdır/eksiksizdir. Artık en kaçınılmaz sorularımıza uzun
zamandır beklenen cevapları almış bulunuyoruz—biz kimiz, yaşamlarımızın amacı,
bu dünyaya nasıl geldik, buradan nereye gidiyoruz, hangi din doğru olandır,
evrim mi yoksa yaratılış mı vb.
Bazıları merak edebilir: “Tanrı, mesajını
tamamlamak ve birleştirip sağlamlaştırmak için neden bunca zaman bekledi? Peki
ya Âdem’den bu yana kutsal yazıların tamamını almamış tüm insanlara ne olacak?”
Kuran’ın bu soruyu 20:52’de cevapladığını akılda tutarak, dünya nüfusunun
başından bugüne kadar 7.000.000.000’ı aşmadığı basit bir istatistiki meseledir.
Şu andan itibaren dünyanın sonuna kadar, M.S. 2280 (Ek 25), toplam dünya
nüfusunun 75.000.000.000’ı geçeceği tahmin edilmektedir. Dolayısıyla,
insanların büyük bir çoğunluğu Tanrı’nın arındırılmış ve birleştirilip
sağlamlaştırılmış mesajını almaya mukadderdir (Şemaya bakınız).
Her şey milyarlarca yıl önce, Tanrı’nın
yüksek rütbeli yaratıklarından biri olan Şeytan’ın, bir hâkimiyet alanını, Tanrı’nın
yanında bağımsız bir tanrı olarak yönetebileceği konusunda kibirli bir fikir
geliştirmesiyle başladı. Tanrı’nın mutlak otoritesine olan bu meydan okuma
sadece bir küfür değildi, aynı zamanda hatalıydı da. Şeytan, yalnızca Tanrı’nın
bir tanrı olma kabiliyetine sahip olduğu ve tanrılığın onun idrakinden çok daha
fazlası olduğu gerçeği konusunda cahildi. Şeytan’ı, bir hâkimiyet alanının
sorumluluğunu bir tanrı olarak üstlenebileceğine ve onu hastalık, sefalet,
savaş, kazalar ve kaos olmadan yönetebileceğine inandıran şey egoydu—cehaletle
artmış kibir. Tanrı’nın yaratıklarının ezici çoğunluğu Şeytan’la aynı fikirde
değildi. Yine de çeşitli derecelerde onunla aynı fikirdeki sayıca çok az olan
egoist azınlık, milyarlarca sayıda idi. Böylelikle, Göksel Topluluk içinde
derin bir münakaşa patlak verdi (38:69). İsyancıların Tanrı’nın mutlak
otoritesine karşı olan haksız meydan okuması en etkin şekilde karşılanıp
çözüldü. İsyancılara suçlarını kınamaları ve O’na teslim olmaları için
yeterince şans verildikten sonra, Tanrı en inatçı isyancıları Dünya adında bir
uzay gemisine sürgün etmeye ve kendilerini günahtan kurtarmaları için onlara
yine de başka bir şans vermeye karar verdi.
Eğer bir uçağı uçurabileceğinizi iddia
ediyorsanız, iddianızı test etmenin en iyi yolu size bir uçak vermek ve onu
uçurmanızı istemektir. Tanrı’nın, Şeytan’ın bir tanrı olabileceği iddiasına
yanıt olarak yapmaya karar verdiği şey tam da buydu; Tanrı onu minik zerre olan
Dünya’da geçici bir tanrı olarak atadı (2:30, 36:60). Şeytan’la aynı fikirde
olanlara gelince, onlara egolarını öldürmeleri ve Tanrı’nın mutlak otoritesine
teslim olmaları için bir şans verildi. Suçlu yaratıkların ezici çoğunluğu bu
fırsattan yararlanırken, yaklaşık 150 milyar yaratıktan oluşan ufacık bir
azınlık bu tekliften yararlanmakta başarısız oldu (33:72).
Göksel Topluluk’taki münakaşa Tanrı’nın yaratıklarının farklı kategorilere sınıflandırılmasına yol açmıştır:
(1) Melekler
Tanrı’nın mutlak otoritesini asla
sorgulamayan yaratıklar melekler olarak sınıflandırıldı; yalnızca
Tanrı’nın tanrı olma yeteneğine ve niteliklerine sahip olduğunu biliyorlardı.
Tanrı’nın yaratıklarının ezici çoğunluğu—sayısız çoklukta—bu kategoriye aittir.
Meleklerin sayısı o kadar muazzamdır ki, melekler bile kendilerinin kaç tane
olduklarını bilmezler; onların sayısını ancak Tanrı bilir (74:31).
(2) Hayvanlar
Melekler, isyancıların ve liderlerinin Tanrı’nın krallığından sürgün edilmeleri gerektiğini önermiş olmalarına rağmen (2:30), En Merhametli Olan, isyancılara suçlarını kınamaları, tövbe etmeleri ve O’nun mutlak otoritesine teslim olmaları için bir şans vermeyi irade etti (33:72). Yukarıdaki şemada gösterildiği gibi, asilerin büyük çoğunluğu Tanrı’nın krallığına yeniden katılma yönündeki lütufkâr tekliften faydalandı. Egolarını öldürüp, küfürlerinin bir kefareti olarak teslimiyetçi bir rolü yerine getirmek için bu dünyaya gelmeyi kabul ettiler. Bu dünyadaki teslimiyetçi rollerine karşılık olarak, bu yaratıklar, günahlarından kurtarılarak Tanrı’nın sonsuz krallığına geri alınırlar (6:38). At, köpek, ağaç, Güneş, Ay, yıldızlar, aynı zamanda deforme olmuş ve retarde çocuklar, suçlarını kınayan ve tövbe eden zeki yaratıklar arasındadır:
Göklerdeki
ve yerdeki her şeyin; Güneş’in,
Ay’ın, yıldızların, dağların,
ağaçların, hayvanların, aynı
zamanda birçok insanın Tanrı’ya
secde ettiklerini görmez misin? Bununla
birlikte, birçok insan ise azap için mukadderdir. (22:18) |
Yıldızlar
ve ağaçlar secde ederler. |
(55:6) |
Atın egosu yoktur. Atın sahibi zengin veya fakir, uzun veya kısa, şişman veya zayıf, genç veya yaşlı olabilir ve at hepsine hizmet edecektir. Köpeğin egosu yoktur; sahibi ne kadar zengin ya da fakir olursa olsun kuyruğunu sahibine sallayacaktır. Güneş her gün tam olarak Tanrı’nın tayin ettiği zamanlarda doğar ve batar. Ay, Dünya etrafındaki senkronize yörüngesini en ufak bir sapma olmadan takip eder. İnsan vücudu—geçici bir elbise—yeryüzüne aittir; bu bakımdan, o da bir teslim olandır. Kalp, akciğerler, böbrekler ve diğer organlar kontrolümüz dışında fonksiyonlarını yerine getirirler.
(3) İnsanlar
Sabit fikirli isyancılar—insanlar ve
cinler—suçlarını kınamayı reddettiler ve Şeytan’ın iddiasının gösterisine
şahitlik etmeyi seçtiler. Tanrı’nın mutlak otoritesine, bunu yapmaları için bir
şans önerildiğinde bile teslim olmayı başaramayan bu egoist yaratıklar ikiye bölündüler.
Şeytan’ın bakış açısına daha az ikna olmuş olan yarısı insanlar olarak
sınıflandırıldı. Şeytan’ın iddiası hakkında şüphe barındırdıkları halde, Tanrı’nın
mutlak otoritesi konusunda sağlam bir duruş sergilemeyi başaramadılar. Bu yaratıkların
Tanrı’nın her şeye gücü yetmesini takdir etmelerine engel olan şey egodur,
kendilerine böylesi bir fırsat sunulduğunda (33:72) teslim olmalarını engelleyen
şey egodur ve çoğumuz ile günahın bedelinden Tanrı’nın krallığına kurtuluş arasında
duran şey de egodur (25:43). Bu nedenle, “Egonu
öldür!” Kuran’daki ilk buyruklardan biridir (2:54).
(4) Cinler
Suçlu
yaratıkların diğer yarısı, Şeytan’ın bakış açısına daha yakın olan ve en büyük
egoları sergileyenler, cinler olarak sınıflandırıldı. Doğumdan ölüme kadar her insanoğluna
bir cin atamak Tanrı’nın planıydı. Bu cin yoldaş Şeytan’ı temsil eder ve onun
bakış açısına teşvik eder (50:23, 27). Hem cinlere hem de insanlara kendilerini
yeniden eğitmeleri, egoistliklerini kınamaları ve Tanrı’nın mutlak otoritesine
teslim olarak kendilerini günahın bedelinden kurtarmaları için bu dünyada
değerli bir şans verilmektedir. Ne zaman bir insan doğsa, bir cin doğar ve bu
yeni insana atanır. Kuran’dan cinlerin Şeytan’ın soyu olduğunu öğreniyoruz
(7:27, 18:50). Bir cin doğup bir insana atandığı zaman, bu cin, o insan
ölünceye kadar o insanın daimî bir yoldaşı olarak kalır. Bu cin daha sonra
serbest bırakılır ve birkaç yüzyıl boyunca yaşar. Hem insanların hem de
cinlerin yalnızca Tanrı’ya tapınmaları gerekmektedir (51:56).
Tanrı Robotlar İstemez
38:69’da belirtilen ve yukarıda anlatılan
Göksel Topluluk’taki münakaşa, Tanrı’nın yaratıklarının seçim özgürlüğüne sahip
olduğunu kanıtlar; onlar kendi akıllarına sahiptirler. Tanrı’nın yaratıkları
arasındaki ufacık bir azınlığın isyanı, Tanrı’nın yaratıklarının, O’nun sonsuz
ihtişamını takdir ettikleri için O’na kulluk ettiklerine dair muhteşem gerçeği
vurgulamaya hizmet etti. İsyan olmadan, özgürlüğün Tanrı’nın yaratıklarına
armağanı olduğunu asla bilemezdik.
En Lütufkâr, En Merhametli
Dünyevi boyutumuzda bile, herhangi
bir işletme, çalışanlarının sadık ve kendilerini işletmenin refahına adamış
olmalarını bekler Eğer bir çalışan, işletmeye bütünüyle adanmamışsa veya
bölünmüş sadakat göstermişse, derhal işten çıkarılır. İnsanlar ve cinler
Şeytan’ın tarafını tuttukları, ardından da isyankâr eylemlerini yeniden gözden
geçirme teklifini geri çevirdikleri için, melekler Şeytan’ın ve müttefiklerinin
Tanrı’nın krallığından kovulmasını beklediler (2:30). Suçumuzu kınamamız ve
kendimizi günahın bedelinden kurtarmamız için bize bu ek şansı bahşetmesi,
Tanrı’dan büyük bir rahmetti.
Bu son derece merhametli olan
günahın bedelinden kurtuluş planını gerçekleştirmek için Tanrı “ölümü yarattı”
(67:1-2). İlahi plan, isyancıları göksel kavga ile alakalı hiçbir belleklerinin
olmadığı başka bir varoluşa getirmeyi gerektiriyordu. Bu hayatın koşulları
altında, insanlar ve cinler hem Tanrı’nın mesajlarını alırlar, hem de Şeytan’ın
mesajlarını, sonra her iki taraftan birini özgürce seçerler. Özgür iradeleri
ile aldıkları karara dayanarak, ya günahın bedelinden Tanrı’nın krallığına kurtulurlar
yahut Şeytan ile birlikte kalıcı olarak sürgün edilirler.
Şeytan’ın Geçici
Hâkimiyeti
Şeytan’ın öngörülen hâkimiyetinin
mutlak önemsizliğini vurgulamak için, Tanrı, milyarlarca ışık yılı genişlikteki
uçsuz bucaksız bir evrende bir milyar galaksi, bir milyar trilyon yıldız
yarattı. Eğer ışık hızında Güneş’e doğru (93.000.000 mil) seyahat edersek, ona
sekiz dakikada ulaşırız. Eğer gitmeye devam edersek, Samanyolu Galaksimizin
sınırına ışık hızında 50-70.000 yıl sonra ulaşırız. En yakın galaksiye ulaşmak,
ışık hızında 2.000.000 yılımızı alacaktır ve “bizim evrenimizde” en az
2.000.000.000 galaksi vardır. En güçlü teleskoplarla Dünya, evrenimizin sınırı
şöyle dursun bizim kendi galaksimizin sınırından tümüyle görünmezdir. Bizim
evrenimiz yeterince geniş değilmişçesine, Tanrı evrenimizi çevreleyen altı tane
daha yarattı, üstelik daha geniş evrenler (2:29, 67:3). Tanrı daha sonra
Şeytan’a, en küçük ve en içteki evrende bulunan ufacık bir zerrenin, Dünya
gezegeninin onun hâkimiyet alanı olduğunu bildirdi. Tanrı’nın planı, insanları
ve cinleri Kendi fiziksel varlığına dayanamayan bir evrene yerleştirmeyi icap
ettirdi (7:143). Böylelikle Şeytan, Tanrı’nın tüm bilgisi ve kontrolü ile
birlikte, minik krallığını Tanrı’nın fiziksel varlığından uzakta idare
etmektedir. Ayrıca dikkat edilmelidir ki, tövbe eden isyancıların sayısı
oldukça fazlaydı, öyle ki Dünya gezegeninin onların hepsine kalacak yer
sağlaması mümkün değildi. Bu gezegen üzerinde hayvanların insanlardan oldukça
fazla olması bundandır. Tövbe etmiş tüm asilere ev sahipliği yapmak, yönetilemez
bir yeryüzü meydana getirecekti. Yaratıkların sayısız desilyonlarının uzay
boşluğunda yerleştirilmesi bu nedenledir.
Âdem ve Havva
İlk insanın bedeni, Tanrı’nın
melekleri tarafından, Tanrı’nın talimatlarına uygun olarak yeryüzünde
şekillendirildi (7:11). Tanrı daha sonra ilk kişiyi, yani Âdem’i bu bedene
atadı. Tanrı meleklere, test süresi boyunca insanlara hizmet edeceklerini
bildirdiğinde—onları korumak, rüzgârları sürmek, yağmuru ve rızıkları dağıtmak
vb.—”secdeye kapanmayı” reddeden tek kişi Şeytan’dı (2:34, 15:31, 38:74).
Âdem’in eşi, dişil özelliklerle Âdem’den klonlandı ve Tanrı ikinci insanı onun
bedenine atadı. Âdem ve Havva’nın boş (ruhsuz) bedenleri burada, yeryüzünde
kalırken, ruhları, yani gerçek kişiler Cennette ikamet etti. Âdem ve Havva,
Tanrı’nın buyruklarına sarıldıkları sürece Cennette kaldılar. Bunun yerine
Şeytan’ı dinledikleri an, hepimizdeki kusurlu insan doğasını yansıttılar ve
hemen Şeytan’ın yeryüzündeki hâkimiyetine ait oldular—“bedenleri kendilerine
görünür hale geldi” (7:20, 20:121). Gerisi tarihtir.
Şeytan: Tüm Cinlerin Babası
Cinleri ve insanları teste sokmak, ne zaman bir insan doğsa
Şeytan’ın çoğalmasını şart koşuyordu. Yukarıda bahsedildiği gibi, bir insan
doğduğunda, bu insan kişinin sabit bir yoldaşı olarak görev yapması için bir de
cin doğar. Her insan, doğumdan ölüme kadar aynı bedende yaşayan Şeytan’ın
temsilcisinin aralıksız iknalarına maruz kalır. Şeytan’ın temsilcisi, insan
yoldaşını Şeytan’ın bakış açısına ikna etmeye çalışır: Tanrı tek başına yeterli
değildir. Yargı Günü’nde, cin yoldaşı insan mevkidaşına karşı bir şahit görevi
görür (43:38; 50:23,27). Pek çok cin yoldaşı da insan yoldaşları tarafından
Tanrı’nın bakış açısına döndürülür.
Tanrı, insanoğlunu hazırlıksız bırakmadı. İnsanlara küfürlerini
yeniden gözden geçirmeleri için verilen son şanslarında yardımcı olmak amacıyla,
her insan, başka hiç kimsenin değil YALNIZCA Tanrı’nın bizim Sahibimiz ve
Efendimiz olduğuna yönelik içgüdüsel bir bilgi ile doğar. (7:172-173). Cinlere
bu içgüdüsel bilgi verilmemiştir; fakat onlara en içteki evren boyunca yer alan
Tanrı’nın işaretlerini incelemeleri için çok daha fazla yaşam süresi ve daha
büyük yetenekler verilmiştir. Şeytan’ın bakış açısını temsil ettikleri için,
onların içgüdüsel doğaları güçlü bir şekilde çoktanrıcılığa meyillidir.
Yalnızca Tanrı’ya tapmaya yönelik dâhili içgüdümüze ek olarak, Tanrı kendimizi
günahın bedelinden kurtarmamıza yardımcı olmak için elçiler gönderir. Tüm bu
unsurları göz önüne aldığımızda, (eğer ölünceye kadar devam ettirilirse) bağışlanamaz
tek suçun puta tapmak olduğu gerçeğini takdir edebiliyoruz: Tanrı’nın yanında
herhangi birinin herhangi bir güce sahip olduğuna inanmak.
Kırk Yıllık Lütuf Dönemi
İnsanoğluna, bu en önemli
kararı—Şeytan’ın bakış açısına yahut Tanrı’nın mutlak otoritesine sarılma kararını—vermeden
önce araştırması, etrafa bakması, derin derin düşünmesi ve tüm bakış açılarını
incelemesi için kırk yıl verilir. Kırk yaşından önce ölen herkes, sadece Tanrı’nın
bildiği koşullardan ötürü Tanrı tarafından günahın bedelinden kurtuluş için
seçilmiştir. 40 yaşından önce ölen herkes Cennete gider (46:15, Ek 32).
Tanrı’nın muazzam merhameti, Kuran’a iman edenlerin bile böyle şefkatli bir
ilahi kanunu kabul etmekte zorlanmaları gerçeğinden bellidir.
Tanrı’nın elçileri, kendimizi
günahın bedelinden kurtarmamız için Tanrı’nın verdiği şansın müjdesini
ilettiler ve müthiş işaretler ile desteklendiler. Musa Firavun’a gittiğinde, değneğinin
bir yılana dönüşmesi gibi mucizelerle desteklendi. İsa, Tanrı’nın izni ile
çamurdan canlı kuşlar yarattı, Tanrı’nın izni ile cüzzamlıyı ve körü
iyileştirdi ve Tanrı’nın izni ile ölüleri diriltti. Muhammed peygamber, bu Son
Ahit’i iletmiş olan Tanrı’nın elçisi, bu tür mucizeler sergilemedi (10:20).
Kuran’ın kendisi, Muhammed’in misyonunu destekleyen mucizeydi (29:50-51).
Kuran’ın Mucizesini 14 yüzyıl boyunca Muhammed’den ayırmak ilahi bilgelikti. Artık
Kuran’ın matematiksel mucizesinin büyük sonuçlar doğurabilecek boyutlarını kavradığımıza
göre (Ek 1) şunu anlıyoruz ki, eğer bu Mucize onun aracılığıyla vahyedilseydi,
milyonlarca insan Muhammed’e Tanrı’nın ete kemiğe bürünmüş hali olarak tapınırdı.
Gerçeklik Kanıtı:
Fiziksel, Somut, Çürütülemez.
Bilgisayar çağının
gelişiyle birlikte, Kuran’ın matematiksel kodunun, 74:30-35’te belirtildiği
gibi “En büyük mucizelerden biri” olduğunu keşfettik. Önceki elçilere verilen
mucizeler zaman ve mekânla sınırlı kalırken, Kuran’ın mucizesi daimidir. Sadece
birkaç insan Musa’nın ve İsa’nın mucizelerine şahit oldu, fakat Kuran’ın mucizesine
herhangi bir zamanda herhangi bir kişi tarafından şahit olunabilir. Dahası,
Kuran’ın mucizesi önceki tüm mucizeleri belgelemekte ve kanıtlamaktadır (5:48).
Ek 1’de detaylıca anlatıldığı
gibi, Kuran’ın matematiksel mucizesi “19” sayısına dayanmaktadır. Bu müthiş
mucizeyi okuyucu ile paylaşmak için, İngilizce metin boyunca “TANRI” kelimesi koyu renkli büyük
harfle yazılmıştır ve geçişlerin eklenerek artan sayısı her sayfanın sol alt
köşesinde gösterilmektedir. Kuran’ın sonunda bu en önemli kelimenin toplam
geçişi 2698 olarak gösterilmektedir. Bu, 19’un katıdır. İlaveten, “Tanrı”
kelimesinin geçtiği her ayete atanan sayıları topladığımızda, toplam 118123
eder, bu da 19’un katıdır (19x6217). “Tanrı” kelimesinin geçtiği ayet
numaralarının eklenerek artan toplamı her sayfanın sağ alt köşesinde
gösterilmektedir. Bu basit fiziksel gerçekler, okuyucu tarafından kolaylıkla
teyit edilebilir ve Kuran’ın matematiksel yapısının insan-üstü doğasını
kanıtlamak için yeterlidir.
“Tanrı” Kelimesinin Toplam Sayısı (Her sayfanın sol alt köşesinde gösterilmektedir) 2698 (19x142) |
Ayet Numaralarının Toplamı (Sağ alt köşede gösterilmektedir) 118122 (19x6217) |
Okuyucu Tarafından
Teyit Edilebilir Gerçeklik Kanıtı
Kuran’ın olağanüstü matematiksel yapısına ek olarak, modern bilim
tarafından kanıtlanmış yahut kuram haline getirilmiş çok sayıda Kuranî hakikat
buluyoruz. İşte böyle ileri bilimsel bilginin birkaç örneği:
1. Yeryüzü yumurta
şeklindedir (39:5, 79:30).
2. Yeryüzü sabit durmaz;
sürekli hareket eder (27:88).
3. Güneş bir ışık kaynağıdır,
Ay ise onu yansıtır (10:5, 25:61, 71:16).
4. Gökyüzüne tırmandıkça
oksijen oranı azalır (6:125).
5. “Big Bang Teorisi”
doğrulandı (21:30).
6. “Evrenin Genişlemesi
Teorisi” doğrulandı (51:47).
7. Evren bir gaz kütlesi
olarak başladı (41:11).
8. Evrim bir gerçektir;
belirli bir tür içinde, evrim ilahi olarak yönlendirilen bir süreçtir (21:30,
24:45, 32:7-9, 18:37, 15:28-29, 7:11, 71:13-14, Ek 31).
9. Bebeğin cinsiyetini
erkeğin seminal sıvısı belirler (53:45-46).
Saçmalık Yok
Kuran’da
hiçbir saçmalığın olmaması, aynı derecede mucizevidir. Kuran’ın vahyedilişi
sırasındaki cehalet ve batıl inançların baskınlığı göz önüne alınırsa, bu
bilhassa önemlidir. Mesela, geleneksel Müslümanlar arasında en saygın tefsir
İbn-i Kesir’inkidir. Peygamberden yüzyıllar sonra yazılmış bu ünlü referansta,
yeryüzünün dev bir balinanın tepesinde duran 40.000 boynuzlu dev bir boğa
üzerinde taşındığını okuyoruz (İbn Kesir’in 68:1 Ayetinin tefsirine bakınız).
Daha 1975 yılında ve Kuran’ın vahyedildiği aynı yerde, Suudi Arabistan Medine İslam Üniversitesi Rektörü Şeyh Abdul Aziz Bin Baz, yeryüzünün düz olduğunu ve sabit bir şekilde durduğunu deklare etti (Bkz. Ek)!!
Bin Baz’ın kitabından çeviri, sayfa 23: “Dünya
iddia ettikleri gibi dönüyorsa, ülkelerin, dağların, ağaçların, nehirlerin ve
okyanusların hiçbir temeli olmayacaktır ve insanlar doğu ülkelerinin batıya,
batı ülkelerinin doğuya hareket ettiğini görecektir. |
Mükemmel Mutluluk:
Şimdi ve Sonsuza Dek
Her insanın yakalanması en zor hedeflerinden biri
“Mutluluk” tur. Kuran, bu hayatta ve sonsuza dek mükemmel mutluluğa ulaşmanın sırrını
ortaya çıkarmaktadır. Kuran’dan, mutluluğun ruhun özel bir niteliği olduğunu
öğreniyoruz. Nitekim arzuladığı tüm maddi başarılara—para, güç, şöhret vb.—ulaşan
bir beden genellikle mutsuz bir kişiye aittir. Mutluluk tamamen ruhun, gerçek
kişinin ulaştığı büyüme ve gelişme derecesine bağlıdır. Kuran, beden ve ruh
için hem bu dünyada hem de ebedi Ahirette mükemmel mutluluğa yönelik ayrıntılı bir
harita sunmaktadır (Ek 15).
Bu kanıtlanmış Ahit boyunca çok sayıda ayette, Tanrı,
imanlıların şimdi ve sonsuza dek mutluluğunu şahsen garanti etmektedir:
Kesinlikle Tanrı’nın müttefiklerinin korkacakları
hiçbir şey yoktur, onlar üzülmeyecekler de. Ki onlar iman eden ve doğru bir hayat sürenlerdir. Onlar için mutluluk hem bu hayatta hem de
Ahirettedir. Bu, Tanrı’nın değiştirilemez yasasıdır. Gerçek zafer işte budur.
[10:62-64] |
Tüm İmanlılar, Kabul
Edilen Tek Dini Oluştururlar
Yaratıcının son
mesajından beklendiği gibi, Kuran’da öne çıkan temalardan biri, tüm imanlılar arasında
birlik çağrısı ve Tanrı’nın elçileri arasında herhangi bir ayrım yapmanın haram
kılınmasıdır. Eğer tapınılan şey bir ve aynı ise, tüm imanlılar arasında mutlak
bir birlik olacaktır. Yanlış yola iletilmiş imanlılar arasında bölünme, nefret
ve acı savaşlara yol açan şey insan faktörüdür, yani İsa, Muhammed ve azizler
gibi böylesi güçsüz insanlara karşı olan adanma ve tarafgirliktir. Doğru yola
iletilmiş bir imanlı YALNIZCA Tanrı’ya adanmıştır ve YALNIZCA Tanrı’ya adanmış
başka herhangi bir imanlıyı görmekten mutluluk duyar, böyle bir imanlının kendi
dinine verdiği isim ne olursa olsun.
Şüphesiz, iman
edenlerden, Yahudi olanlardan, Hristiyanlardan ve başka dine dönmüş
olanlardan; her kim (1) Tanrı’ya iman eder, (2) Son Gün’e iman
eder ve (3) doğru bir hayat
sürerse, mükâfatlarını
Rablerinden alacaklardır; onların korkacakları
hiçbir şey yoktur, onlar üzülmeyecekler de. [ 2:62, 5:69 ] |
Tanrı’nın Antlaşma
Elçisi
Ek 2’de detaylandırıldığı
gibi, bu kitabın yayımlanması yeni bir çağın gelişini işaret ediyor – Tüm peygamberleri
tarafından iletilen Tanrı’nın mesajlarının birleştirilip sağlamlaştırıldığı
çağ. Tanrı’nın bir ve tek dini, “Teslimiyet,” diğer tüm dinlere hâkim olacaktır
(9:33, 48:28 ve 61:9). Yahudilik, Hristiyanlık, Hinduizm, Budizm ve İslam dâhil
bugünün bozulmuş dinleri basitçe ortadan kaybolacak ve “Teslimiyet” galip
gelecektir. Bu, bir insanoğlunun veya bir insan topluluğunun hüsnükuruntusu
değildir; bu, Tanrı’nın dokunulmaz yasasıdır (3:19, 9:33, 41:53, 48:28, 61:9,
110:1).
Reşad Halife
Tuscon
Ramazan 26, 1409*
*İlk baskının son taslağı Kader Gecesi 1409’da
tamamlandı. Eğer bu tarihin gün, ay ve yılını toplarsak, 1444 veya 19x19x4 elde
ederiz. [Ramazan 26, 1409: 9 + 26 + 1409 = 1444.]