MUSLIM PERSPECTIVE

TUCSON MESCİDİ tarafından Aylık Yayımlanır

      Mayıs 1985                         Şaban 1405
Editör: Reşad Halife, Ph.D.
FAHD: SON SUUDİ KRALI

Suudi tiranlar Tanrı’ya savaş ilan ettiler ve Tanrı’nın kazanacağı kesindir. Ve bu tiranlar bana çok kızgınlar, çünkü beni bir milyon dolara satın alma tekliflerini geri çevirdim. Onlar, bizim ulemamızın onların yüce dolarlarının önünde eğildiğini görmeye ve kendilerinin zayıf Şeytani ordularına kolayca katılmalarına alışmışlar.

Suudi hanedanının çöküşü artık kesinleşmiş durumda. Kelimenin tam anlamıyla dünya çapında milyonlarca Müslüman, bütünüyle fiziksel, tartışılmaz gerçeklere, Kur’an’ın mucizevi matematiksel sistemine dayanan Tanrı’nın Kur’an mucizesini görmüş bulunuyorlar. Aydınlanmış tüm Müslümanlar arasındaki bu olağanüstü popülarite karşısında kör Suudi hanedanı, birkaç dolar karşılığında kendilerini rezil etmeye can atan bir grup “Ulema”yı hareket geçirdi.

M.P.'nin son sayısında bildirildiği üzere, Suudi Dini Hiyerarşisinde ikinci sıradaki 'Alem'e tanık olmuştuk, Şeyh Muhammed El-Ka'ud şunu ifade etti, BESMELE 19 harften oluşMAZ ve Kur’an 114 (19X6) sureden oluşMAZ!!! Kur’an'ı az çok bilen her Müslüman için bu tuhaf sözler, güneş doğudan doğMAZ demekle eşdeğerdir. Daha ne kadar kibirli olabilirler??!!

Bu kadar absürt açıklamalar yapan yüksek mevkili bir âlimin ahmakça davrandığını söyleyerek onları aşağıladığım için dünyanın bütün ahmaklarından özür dilerim.

Tanrı’nın, Kendisini terk edenleri terk ettiği ve Kendisine savaş açanları küçük düşürdüğü sözüne dayanarak, burada Fahd’ın SON SUUDİ KRALI olacağını tahmin ediyorum.

(Reşad Halife, Editör)


ESASLI BİR MUCİZE:

Bilgisayarın İlahi Manipülasyonu, insan hatasından bağımsız olarak Doğru Sonuçlar Üretir.


  1968’de, belki de Kur’an’ın “gizemli” harfleri (A.L.M., Kaf, N, T.S.M vb.) Kur’an içinde belirli dağılım kalıplarına sahiptir diye bir hipotez geliştirdim. Bu hipotezi test etmek için, her Arap harfi için İngilizce semboller kullanarak Kur’an’ın tamamını bilgisayara yazdım. Bilgisayardan gelen ilk veri, 1972 yılında MIRACLE OF QUR'AN: SIGNIFICANCE OF THE MYSTERIOUS ALPHABETS (KUR’AN MUCİZESİ: GİZEMLİ ALFABELERİN ÖNEMİ)” adlı kitabımda yayımlandı. Bu çalışmadan öğrendiğim şey, Kur’an’ın gizemli başlangıç harflerinin, bulunduğu surelerde en yüksek sıklıkta geçmeleriydi; o zamanlar 19 sayısı hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Geriye dönüp baktığımda, bu ilk kitabın sayfalarında görüleceği gibi 19 sayısı her yerdeydi, ama bizim onu görmemiz Tanrı’nın iradesi değildi.

  Bu makalede beni ilgilendiren şey, "N ن" harfinin başlangıç harfi olarak geçtiği yerdeki (68. suredeki) sıklığının, o ilk bilgisayar verilerinde, 1972 kitabında basıldığı şekliyle 133 olarak ortaya çıkmasıdır. Bu elbette doğru sayıdır ya da olması gereken sayıdır. Ancak, benim bilgisayara girdiğim şey sadece 132 N idi. Bunun nedeni, başlangıç harfi "N ن"nin orijinal Kur’an’daki gibi hecelenmediği bir Mısır baskısı Kur’an kullanmamdır.

  Tanrı’nın iradesi Kur’an’daki mucizesini ve 19 sayısının rolünü (bkz Kur’an 74:25-30) ortaya çıkarmak olduğunda harflerin geçiş sıklığı. 133 sayısı 19’un katı olduğu için “N ن”, mucizenin geri kalanına tam olarak uyuyor. Sonuçlar yayımlandıktan birkaç ay sonra “N ن” harfinin aslında 133 değil 132 olduğunu bildiren mektuplar yağdı. Kur’an’da bir kelimenin olmaması, eklenmesi ya da değiştirilmesi elbette tüm sistemi yok eder; tüm matematiksel sistem çöker. Daha sonra, en eski Kur’anları bulmak için dünya çapında bir araştırmaya giriştim ve orijinal Kur’an’ın ve en eski nüshaların, Kur’an’ın başlangıç harfi "N ن."u aslında “Nun نون" olarak hecelediğini keşfettim.

  Veri girişindeki hataya rağmen, bilgisayar doğru sonucu nasıl verdi? Tek cevap şudur: Besbelli ki, biz O’nun Son Ahiti’ndeki Tanrı Mucizesi ile uğraşıyorduk ve O, dünyayı doğru veriler hakkında bilgilendirmek için bilgisayarı manipüle etti.

  Aşağıdaki Şekil, 68. suredeki N’yi 133 adet olarak gösteren 1972 kitabından bir kopyadır. Bilgisayar benim girdiğim veriyi dikkate almadı. Bilgisayar, bize doğru sayıyı vermek için nasıl ekstra bir "N ن" üretti?

  Tanrı’nın, bize Mucizesini göstermek için bilgisayarı manipüle ettiği tek olay bu değildi. Kur’an’ı bilgisayara yazdığımda, bilgisayara girdiğim Allah kelimesinin sayısı aslında 2699’du. Bu yanlış bir sayı. Ama bilgisayar bize olması gereken doğru sayıyı verdi, yani 2698 veya 19 x 142.

  Benim bilgisayara girdiğim şeyler, 9’uncu surenin son iki ayetinden bir ekstra “Allah” kelimesini içeriyordu. Artık bu iki ayetin Kur’an’a ait olmadığını biliyoruz (bkz MP Mart Sayısı). Böylece bilgisayar, benim ona girdiğim verileri dikkate almadı. Hatalı veri girişine rağmen bize “Allah” kelimesinin doğru sayısını verdi.

  Fazladan “Allah” kelimesi, Kur’an’ın ve kelime kelime düzeyindeki bilgisayar verilerinin, MANUEL OLARAK kapsamlı bir şekilde incelenmesi esnasında keşfedildi. İronik bir şekilde, bilgisayar 9’uncu suredeki tek “Allah” kelimesini atladı.  Sonuçları bildiren iki kitabımda: THE COUMPUTER SPEAKS: GOD’S MESSAGE TO THE WORLD (BİLGİSAYAR KONUŞUYOR: TANRI’NIN DÜNYAYA MESAJI) & QUR’AN: VISUAL PRESENTATION OF THE MIRACLE (KUR’AN: MUCİZESİNİN GÖRSEL SUNUMU), bilgisayarın 9’uncu surenin 15’inci ayetinde sadece bir “Allah” kelimesi verdiği yazılı. Bu ayet iki “Allah” kelimesi içeriyor, bir değil.

  Kuran'la ilgili bu bilgisayar araştırmasına başladığımda, sonuçlar "oybirliğiyle alınmış" olmadıkça, yani herhangi bir tutarsızlık veya istisna olmaksızın Kuran'ın matematiksel sistemi hakkında asla bir şey söylemeyeceğime söz vermiştim. 1972'de bilgisayar 132 N'yi bildirmiş olsaydı, dünya Kuran'ın matematiksel mucizesi hakkında en azından benden hiçbir şey duymayacaktı.

TEK SÖYLEYEBİLECEĞİMİZ, BU YÜZDEN, “SÜBHANALLAH” “TANRI YÜCELTİLSİN.”

(Reşad Halife)


KUR’AN MUCİZESİ

Gizemli Alfabelerin Önemi

 REŞAD HALİFE, Ph. D.


TABLO 17

Her bir Suredeki Nun (N) Harfinin Geçiş Sıklığı. Sureler Artan Sırayla Düzenlenmiştir.

BÖLÜM

N    ن

 

CXII

2

El-İhlas (Mutlaklık)

CV

3

Fil (El-FİL)

CVI

4

Kureyş (Kureyş Kabilesi)

CXI

5

El-Mesed (Dikenli Lifler)

XCII

5

El-Duha (Öğleden Önce)

CVIII

6

El-Kevser (Cömertçe Verilmiş Nimet)

CIII

6

El-Asr (İkindi)

CIV

6

El-Hümeze (Cimrice)

 

TABLO 17 (Devam ediyor)

LXXII

113

El-Cin (Cinler)

LIII

115

El-Necm (Yıldızlar)

L

115

Kaf (Q)

LII

118

El-Tur (Sina Dağı)

LIV

120

El-Kamer (Ay)

XLIX

123

El-Hucurat (Duvarlar)

LXVIII

133

El-Kalem (Kalem) *********

LX

136

El-Mumtahine (Test)

LI

143

El-Zariyat (Esen Rüzgârlar)

LV

143

El-Rahman (Merhametli)

XLV

150

El-Casiye (Mükellefiyet)

LIX

153

El-Haşr (Çok Kalabalık)

XXXI

153

Lokman (Lokman Peygamber)

XLIV

155

El-Duhan (Hava Kirliliği)

XXXII

159

El-Secde (Secde)

LVIII

160

El-Mücadele (Tartışma)

 BÜTÜN MÜSLÜMANLARA BİR DAVET:

TANRI’YA VE PEYGAMBERE İTAAT EDİN

(Şubat Sayısı’ndan Devam)

Tapınmanın gayesi SADECE Tanrı’dır. Müslümanlar, bununla birlikte, aynı Hıristiyanların İsa ile meşgul olması gibi, Peygamberi putlaştırmakla meşguller. Tek fark, Müslümanların, putperestliklerinin farkında olmamalarıdır.

Ölü, güçsüz ve tamamen habersiz bir insanı (39:30) yüceltme ve putlaştırma sürecinde, Müslümanlar Peygambere itaatsizlik ettiler ve onları yaratan o Tek Olanı, sonsuza kadar hakimiyette olacak o Tek Olanı, onları rızıklandıran o Tek Olanı, onların hayatını sonlandıran o Tek Olanı, onları diriltecek olan o Tek Olanı, onları hesaba çekmek için çağıracak olan o Tek Olanı ve onları Cennete ya da Cehenneme koyacak o tek olanı unuttular.

Her elçinin görevi Kur’an’da LA İLAHE İLLA ALLAH (Tanrı’dan başka tanrı yoktur) mesajını vermek olarak tanımlanmıştır. (21:25) Şimdi, olayları bir perspektife oturtalım. Yaratıcımız, Kur’an’ın DİNİ ÖĞRETİNİN TEK KAYNAĞI olarak herkesin sarılması gereken Muhammed’in tek sözü olduğunu bize bildirir (Kur’an 6:19 ve 69:38-47) Bu, Kur’an’daki en güçlü yemin ile teyit edilir:

“Yemin ederim gördüklerinize ve görmediklerinize (bu kesinlikle kâinattaki her şeyi kapsar). Bu, şerefli bir elçinin sözüdür. Bir şair sözü değildir, pek az iman ediyorsunuz. Bir kâhinin sözü de değildir, nadiren dikkate alıyorsunuz. Kâinatın Rabbi’nden bir vahiydir. Ve eğer o (Muhammed) başka herhangi bir öğreti dile getirmiş olsaydı, onu ağır bir şekilde cezalandırırdık ve ona vahyi keserdik. Hiçbiriniz de bize karşı onu koruyamazdınız (Kuran 69:38-46).

Şimdi, Kur’an’ın, Peygamber’in ağzından çıkarak Tanrı tarafından buyrulan MUHAMMED TARAFINDAN DİLE GETİRİLEN TEK DİNİ ÖĞRETİ olduğunu gördüğümüze göre gelin Müslümanların Peygambere günlük itaatsizliklerini inceleyelim.

Bilge ve talihli Müslümanlar, Peygamberin ağzından çıkan Tanrı’nın emirleri adına, miras aldıkları geleneklerden ve dini fikirlerden kolayca vazgeçeceklerdir. Öte yandan talihsiz olanlar, atalarının ve din adamlarının yaparken buldukları şeye inatla bağlı kalacaklardır:

“Onlara “Tanrı’nın bu vahiylerine uyun” denildiğinde, “Hayır, biz sadece atalarımızı yaparken bulduğumuz şeye uyarız” derler”

 (Kur’an 31:21)

 

“Onların kaçınılmaz kaderleri Cehennemdir. Bunun nedeni onlar atalarını sapmış hâlde buldular ve onların adımlarını seve seve takip ettiler”

(Kur’an 37:68-70)

 

İşte ortalama bir Müslümanın Tanrı'ya ve Peygamber'e karşı yaptığı günlük ihlâllerin bir listesi:

 

(1)PEYGAMBERİ, KENDİ İRADESİNE AYKIRI BİR BİÇİMDE YÜCELTMEK

 

2'inci surenin 285'inci ayeti şunu belirtir: “Elçi, Rabbinden kendisine indirilene iman etti ve imanlılar da öyle. Onlar Tanrı’ya, meleklerine, kutsal yazılarına ve elçilerine iman ederler: “Elçilerinin hiçbirisi arasında ayrım yapmayız” derler. Onlar derler ki “İşitiyoruz ve itaat ediyoruz. Bizi bağışla Rabbimiz, nihai varış Sanadır.”

 

ELÇİLERİN ARASINDA AYRIM YAPMAYIZ ifadesinden sonra “İŞİTİYORUZ VE İTAAT EDİYORUZ” ifadesinin gelmesi elbette kasıtlı ve son derece önemlidir. Müslümanların meydan okurcasına “İŞİTİYORUZ AMA İTAAT ETMİYORUZ” diye beyan etmesi, Müslüman Dünyasındaki hayatın apaçık bir gerçeğidir. Müslümanların Muhammed’i diğerlerinin çok çok üzerine yükselterek Tanrı’nın elçileri arasında büyük ayrım yapmaları, Müslüman Dünyasındaki hayatın bir gerçeğidir. Onlar Tanrı’nın bütün geri kalan elçilerini ihmâl ederken Muhammed Peygambere abartılı bir önem verirler. Kesinlikle, Musa bugün hayatta olsa ve Kahire’nin, Tahran’ın ya da Karaçi’nin sokaklarında yürüse, asla hiçbir Müslüman’ın “EŞHEDÜ ELLA İLAHE İLLA ALLAH VE EŞHEDÜ ENNE MUSA RESULALLAH” dediğini duymayacak.  Aynısı, İsa Peygamber ya da Yunus ya da Salih ya da Lut ya da Süleyman veya diğer elçiler için de gözlemlenebilir.

 

Muhammed Peygamberin ağzından çıkan emirlere bu apaçık itaatsizlik o kadar derin bir şekilde kalıcı olmuştur ki, ortalama bir Müslüman artık gerçekten Muhammed'in adını eklemeden kendi başına "LA ILAHA ILLA ALLAH (Tanrı’dan başka tanrı yoktur)" diyemez, bir türlü. Dahası, onlar gerçek Müslümanlarla sahte Müslümanları ayıran Kur’anî kriterde kolayca çuvallarlar:

 

“Tanrı TEK BAŞINA anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalpleri nefretle daralır. Ama ne zaman Tanrı’nın yanında başka isimler anılsa, mutlu olurlar.” (Kur’an 39:45)



Tucson Mescidi dünyadaki tek BAĞIMSIZ camiidir. Biz, Suudi Arabistan’a ya da Kuveyt’e ya da Libya’ya ya da İran’a ya da Mısır’a ya da Türkiye’ye ya da başka herhangi bir ülkeye veya bireye ait değiliz.
BİZ YALNIZCA TANRI’YA AİTİZ.

BİZ KİMİZ?

 

Son 14 yüzyıl boyunca gelenekler, adetler, hurafeler ve bidatler İslam’a sızdı. Yavaş yavaş bu çarpıtmalar öylesine bir dini ihtişama büründü ki, onları sorgulayan herkes KENDİNİ tehlikeli bir yenilikçi ve kafir olarak buldu. Günümüzde İslam insan yapımı bidat yığınlarının üzerine yığıldığı değerli bir mücevherdir. Amacımız tüm çarpıtmaları ortadan kaldırmak ve İslam’ın mücevherini dünyaya sunmaktır.


BU, TÜM MÜSLÜMANLARA, TANRI’YA VE PEYGAMBERİ MUHAMMED’E GELMELERİ VE TANRI’YA VE PEYGAMBERİ MUHAMMED’E İTAAT ETMELERİ İÇİN SAMİMİ BİR DAVETTİR.