BİZ KİMİZ?

------------------------

GEÇTİĞİMİZ ON DÖRT YÜZYIL BOYUNCA, İSLAM’A GELENEKLER, ÂDETLER, HURAFELER VE BİDATLER SIZMIŞTIR. BU BİDATLERE YAVAŞ YAVAŞ ÖYLESİNE DİNİ BİR CİDDİYET KAZANDIRILDI Kİ, KİM BUNLARI SORGULASA KENDİSİNİ TEHLİKELİ BİR BİDATÇİ VE KÂFİR OLARAK YAFTALANMIŞ BULMAKTADIR.

 

BUGÜN İSLAM, İNSAN YAPIMI BİDAT YIĞINLARININ ALTINDA GÖMÜLÜ OLAN DEĞERLİ BİR MÜCEVHER GİBİDİR. BİZİM AMACIMIZ BU BİDATLERİ TEMİZLEMEK VE İSLAM MÜCEVHERİNİ DÜNYAYA SUNMAKTIR.

***************************************************************************



‘’KİM TANRI’YA VE ELÇİSİNE İTAATSİZLİK EDERSE, İÇİNDE EBEDİ KALACAKLARI CEHENNEMİN ATEŞİNİ HAK ETMİŞTİR.’’ (72:23)


Müslüman Ümmetin başına bela olan - mezhepsel, ırksal, politik ve ekonomik farklılıklar - hatta askeri çatışmalar ve şiddetli savaşlar gibi - ciddi farklılıklara rağmen, Müslümanların üzerinde ittifakla hemfikir oldukları bir şey var: Kİ, KURAN, SON PEYGAMBER MUHAMMED’İN DİLİNDEN DÖKÜLEN TANRI SÖZÜDÜR.


Mezhebi, ırkı, rengi ve dili ne olursa olsun yeryüzündeki her Müslüman, Kuran’ın Tanrı’nın esini üzerine onurlu bir elçinin dilinden döküldüğüne ve Tanrı’nın, onun en ufak bir bozulmadan, ekleme veya çıkarmadan korunup muhafaza edileceğini garanti ettiğine iman eder.


‘‘ŞÜPHESİZ, BU MESAJI BİZ İNDİRDİK VE ŞÜPHESİZ, ONU BİZ KORUYACAĞIZ’’ (15:9).


Bu gerçek - Muhammed Peygamber’in dilinden dökülen şanlı Kuran’ın, Tanrı’nın dünyaya olan mesajı olduğu gerçeği - Kuran’da en güçlü yemin ile tasdik edilmiştir:


“YEMİN EDERİM GÖRDÜĞÜNÜZ HER ŞEYE VE GÖRMEDİĞİNİZ HER ŞEYE, BU, ŞEREFLİ BİR ELÇİNİN SÖZÜDÜR.

BU BİR ŞAİR SÖZÜ DEĞİLDİR; NADİREN İMAN EDİYORSUNUZ.


BU BİR KÂHİNİN SÖZÜ DE DEĞİLDİR; NADİREN DİKKATE ALIYORSUNUZ.


KÂİNATIN RABBİNDEN BİR VAHİYDİR.


VE EĞER O, HERHANGİ BAŞKA SÖZLER (yani Kuran’dan başka dini talimatlar) DİLE GETİRMİŞ OLSAYDI, ONU ŞİDDETLİ BİR ŞEKİLDE CEZALANDIRIRDIK … ONA VAHYİ KESERDİK. HİÇBİRİNİZ ONU BİZİM AZABIMIZDAN KORUYAMAZDINIZ.’’ (69:38-47)


Kuran şunu teyit eder ki Tanrı’ya ve O’nun elçisine itaatsizlik, hem bu hayatta hem de Ahirette aşağılanma, yenilgi, bedbahtlık ve utanç getirir.


KİM BENİM MESAJIMI GÖZ ARDI EDERSE BEDBAHT BİR HAYATA MARUZ KALACAKTIR. SONRA, DİRİLİŞ GÜNÜ’NDE ONU KÖR OLARAK DİRİLTECEĞİZ. DİYECEK Kİ ‘RABBİM! BEN DAHA ÖNCE GÖREN BİRİYKEN, NEDEN BENİ KÖR OLARAK DİRİLTTİN?’ ONA ŞÖYLE SÖYLENECEK, “SANA GELDİĞİNDE SEN VAHİYLERİMİZİ GÖZ ARDI ETTİN. SONUÇ OLARAK, SEN DE ŞUAN GÖZ ARDI EDİLİYORSUN.” HADDİ AŞANLARI VE RABLERİNİN VAHİYLERİNE İMAN ETMEYİ REDDEDENLERİ BÖYLE CEZALANDIRIRIZ. EK OLARAK, AHİRETTEKİ AZAP İSE ÇOK DAHA ŞİDDETLİ VE EBEDİDİR.’’ (20:124-127)



EDİTÖRDEN

Şu an İslam’ın devrim niteliğinde bir restorasyonu gerçekleşiyor. 15’inci İslam Asrının şafağında (H.S. 1400 / M.S. 1980), KURAN’IN MUCİZESİ açığa çıkarıldı. Kuran’da, Kuran’ın Tanrı’nın dünyaya son mesajı olduğuna dair tartışılmaz deliller sunan bir sır vardır. 25:4’e bakınız. Bu Sırrın Peygamberin yaşamı boyunca gizlendiğini ve gelecekte belirli bir zamanda açığa çıkacağını keşfediyoruz. 10:20’ye bakınız. 15 yıl süren titiz bilgisayar analizleri ve Kuran’ın kodunun çözülmesinin ardından, bu KURAN MUCİZESİ Tucson Mescidi’nden gün ışığına çıktı. Bu tarihi açığa çıkış ile birlikte, İslam'ı, tıpkı Tanrı'nın son peygamberi Muhammed'in öğrettiği gibi bozulmamış saflığına geri döndüreceği kesin olan çok sayıda ilahi bilgi ortaya çıkarılmıştır. Bu sayfalarda bu Kuran hazinelerinin ortaya çıkışını kendiniz göreceksiniz.


MÜSLÜMAN MAHKÛM

Şer Gibi Görünen Nimet?

“Siz, sizin için gerçekte hayırlı olan bir şeyden hoşlanmayabilirsiniz ve sizin için gerçekte şer olan bir şeyden de hoşlanabilirsiniz.” (Kur’an 2:216).


Gerçek bir felaket gibi görünen şey, aslında şer gibi görünen bir nimet olabilir. Hapisteki kardeşlerimiz mükemmel bir örnek olabilir.


Tanrı’yı keşfetmek ve O’nun krallığına katılmak, herhangi bir insanın erişebileceği en büyük başarıdır. Birinin bu değerli hedefe ulaşması için gereken şey hapsedilmekse, bu, böylesine büyük bir hazine için gerçekten küçük bir bedeldir.


Kuran bize, bir inkârcının dünyanın bütün hazinelerine sahip olsa, hatta iki katına, bir imanlının başarısına karşılık olarak hepsinden seve seve vazgeçeceğini öğretir (10:54, 13:18 & 39:47).


Eğer siz Tanrı’nın doğru yolunu keşfetmiş ve Tanrı’nın gerçek dinini takip etmeye karar vermiş bir mahkûm iseniz, Tanrı’yı keşfetme konusunda başarısız olmuş bir milyarderden kat be kat daha şanslısınızdır.


Eğer İslam’ı hapishanede keşfettiyseniz, hapse atılmak sizin başınıza gelmiş en büyük nimet olmuştur.


Bu hayatın, ebedi Ahiretteki gerçek hayatla karşılaştırıldığında önemsiz olduğu sabittir. Matematiksel olarak, herhangi bir sayıyı sonsuza böldüğünüzde ortaya çıkan sonuç SIFIRdır. Dolayısıyla, sonsuz Ahiret ile kıyaslandığında bu dünyadaki bin yıl bile SIFIRa eşittir.


Bu Kuranî anlayışla anladık ki, bu dünyada zengin veya fakir, şişman veya zayıf, kısa veya uzun, siyah veya beyaz, kadın veya erkek, çirkin veya güzel olmamızın gerçekte hiçbir önemi yoktur. 


Bu hayat, ne kadar uzun olursa olsun, bir göz kırpma gibi geçer (16:77).


Tanrı birini sevdiğinde, onun dikkatini çekmek için onu geçici bir problemle sarsabilir. Bu, Kuran’ın, 6’ıncı surenin 42’inci ayeti ile 7:94’te bize öğrettiği şeydir.


Hapse atılma, Tanrı’nın sizi nimetlendirme ve dikkatinizi çekme yolu olabilir. Bu, Tanrı’nın sizi ÖNEMSEDİĞİ anlamına gelir. Eğer siz Tanrı'nın ilgisine olumlu tepki verir ve O'nun krallığına katılmaya karar verirseniz, o zaman bunu size kat kat telafi eder. Sizi YERYÜZÜNE bir KRAL olarak atayacaktır. Bu, Kuran’da 24:55’te gördüğümüz gibi Tanrı’nın  bozulmaz vaadidir.


Önemli bir nokta var: Geleneklerle ve hurafelerle tahrif edilmiş İslam’ı değil, saf İslam’ı bulduğunuz konusunda kesinlikle emin olmalısınız.


Daha fazla detay gelecekteki sayılarda olacak İNŞAALLAH.




‘’KİM ELÇİYE İTAAT EDERSE TANRI’YA İTAAT ETMİŞ OLUR. YÜZ ÇEVİRENLERE GELİNCE, BİZ SENİ ONLARIN BEKÇİSİ OLASIN DİYE GÖNDERMEDİK.’’ (4:80)


‘’KENDİSİNE REHBERLİK GÖSTERİLDİKTEN SONRA KİM ELÇİYE MUHALEFET EDER VE İMANLILARIN YOLUNDAN BAŞKA BİR YOL TAKİP EDERSE, ONU SEÇMİŞ OLDUĞU YÖNE YÖNELTECEĞİZ. O, CEHENNEMİ BOYLAR; SEFİL BİR KADER.’’ (4:115)


Eğer zihinlerimizi dinimize sokuşturulan geleneklerden, bidatlerden, hurafelerden ve miras kalan fikirlerden kurtarabilir ve Tanrı’ya ve elçisine geri dönebilirsek şunu fark edeceğiz ki,  Müslüman Ümmetinin bugünkü gerilemesi Peygambere itaatsizliğin doğrudan bir sonucudur.


Şeytan’ın Müslümanları doğru yoldan çıkarmasına yardımcı olan şey, Peygambere olan bariz itaatsizliğin PEYGAMBERİ ÇOK SEVME şekline bürünmüş olmasıdır. Kural olarak, sınırı aşan her şey tam tersine dönüşür. Aşk, sınırı aşarsa nefrete dönüşür. Peygamber sevgimiz sınırı aştı, öyle ki aşk şekline bürünmüş gerçek bir nefrete dönüşmüş bulunuyor. Elbette Şeytan'ın Hristiyanlara yaptığı da buydu; onlar İsa’yı o kadar çok seviyorlar ki, o onları Yargı Günü’nde reddedecek (5:117 ve Matta İncili 7:21-23).


Peygambere olan aşırı sevgimizin en aşikar örneklerinden bir tanesi de … ki bu doğrudan itaatsizliğe dönüştü … 2’inci surenin 285’inci ayeti incelenerek gösterilebilir.


Fakat bu ayeti alıntılamadan önce okuyucuya şunu hatırlatmak isterim, bu kelimeler Peygamberin ağzından çıktı.


‘’ELÇİ, RABBİNDEN KENDİSİNE İNDİRİLENE İMAN EDER VE İMANLILAR DA ÖYLE. ONLARIN HEPSİ DE TANRI’YA, MELEKLERİNE, KUTSAL YAZILARINA VE ELÇİLERİNE İMAN EDERLER; ‘O’NUN ELÇİLERİ ARASINDA BİR AYRIM YAPMAYIZ’ VE DERLER Kİ, ‘İŞİTİYORUZ VE İTAAT EDİYORUZ. BAĞIŞLA BİZİ RABBİMİZ. SANADIR NİHAİ DÖNÜŞÜMÜZ.’ ‘’


Bugün Müslümanların söylediği ya da yaptığı şey bu mu?


Müslümanlar şu güçlü emre itaat ediyor mu,  “TANRI’NIN ELÇİLERİ ARASINDA HİÇBİR AYRIM YAPMAYACAĞIZ” ve “İŞİTİYORUZ VE İTAAT EDİYORUZ”?


Müslümanlar Tanrı’ya ve elçisine itaat ediyor mu?


<İNŞAALLAH gelecek sayıda devam edecek>


GELECEK SAYIDAKİ KONULAR…..


MÜSLÜMAN KADIN

MÜSLÜMAN ÇOCUK

EDİTÖRE MEKTUPLAR

ULUSLARARASI MÜSLÜMAN HABERLERİ

VE ÇOK, ÇOK DAHA FAZLASI


(Bu Perspektif Yayınının orjinalini, sayfanın alt kısmındaki "İndir Orjinal (EN)" butonuna tıklayarak indirebilirsiniz.)