Üzerinde on dokuz var.

Biz Cehennemin muhafızları olmaları için melekleri görevlendirdik ve onların sayısını (19’u) da

(1) inkârcıları rahatsız etsin,

(2) Hristiyanları ve Yahudileri (bunun ilahi bir kutsal yazı olduğuna) ikna etsin,

(3) imanlıların imanını güçlendirsin,

(4) Hristiyanların, Yahudilerin ve aynı zamanda imanlıların kalplerinden tüm şüphe izlerini gidersin,

(5) kalplerinde şüphe barındıranları ve inkârcıları ifşa etsin diye tayin ettik; onlar diyecekler ki “Tanrı bu alegori ile ne demek istedi ki?” Tanrı böylelikle irade ettiği kişiyi saptırır ve irade ettiği kişiye rehberlik eder. Rabbinin askerlerini Kendisi dışında hiç kimse bilmez. Bu, insanlar için bir hatırlatıcıdır.

Kesinlikle, (yemin ederim) Ay’a.

Ve geçtiği vakit geceye.

Ve ağardığı vakit sabaha.

Bu, büyük mucizelerden biridir.

İnsan ırkına bir uyarıdır.

Aranızdan ilerlemek yahut geride kalmak isteyenleriniz için.

(Kuran 74:30-37)

Kuran, herhangi insan yazması bir kitapta hiçbir zaman bulunamamış benzersiz bir olguyla karakterizedir. Kuran’ın her bir bileşeni matematiksel olarak oluşturulmuştur—sureler, ayetler, kelimeler, belirli harflerin sayısı, aynı kökten gelen kelimelerin sayısı, ilahi isimlerin sayısı ve çeşitliliği, belirli kelimelerin benzersiz yazımı, belirli kelimelerin içindeki belirli harflerin yokluğu veya kasıtlı olarak değiştirilmesi ve Kuran’ın, içeriğinin yanı sıra diğer birçok unsuru. Kuran’ın matematiksel sisteminin iki önemli yönü vardır: (1) Matematiksel edebi kompozisyon ve (2) Sure ve ayetlerin sayılarını içeren matematiksel yapı. Bu kapsamlı matematiksel kodlama nedeniyle, Kuran’ın metninin veya fiziksel düzenlemesinin en ufak bozuluşu hemen ifşa olur.

Anlaşılması Kolay

                  Taklidi İmkânsız

Tarihte ilk defa, dâhili ilahî yazarlık kanıtının olduğu bir kutsal metne sahibiz—insanüstü bir matematiksel kompozisyon.

Bu kitabın (Kuran Son Ahit Çevirisi) herhangi bir okuyucusu, Kuran’ın matematiksel mucizesini kolayca teyit edebilir. “Tanrı” (Allah) kelimesi metin boyunca kalın büyük harflerle yazılmıştır. “Tanrı” kelimesinin eklenerek artan geçiş sıklığı her sayfanın altındaki sol alt köşede belirtilmiştir. Sağ köşedeki sayı, “Tanrı” kelimesini içeren ayetlerin sayılarının eklenerek artan toplamıdır. Metnin son sayfası, sayfa 372, “Tanrı” kelimesinin toplam geçişinin 2698 veya 19×142 olduğunu göstermektedir. “Tanrı” kelimesinin geçtiği tüm ayet numaralarının toplamı 118123 eder, bu da 19’un bir katıdır (118123 = 19×6217)

On dokuz, Kuran’ın matematiksel sistemi boyunca ortak paydadır.

Tek başına bu olgu, Kuran’ın Tanrı’nın dünyaya mesajı olduğuna dair inkâr edilemez bir kanıt olarak yeterlidir. Hiçbir insanoğlu, “Tanrı” kelimesinin 2698 geçişini ve geçtiği ayetlerin numaralarını takip edemezdi. Bu, özellikle (1) Kuran’ın vahyedildiği cahiliye çağı ve (2) sure ve ayetlerin, vahyin zamanı ve yeri noktasında geniş ölçüde ayrık olması göz önüne alındığında imkânsızdır. Vahyin kronolojik sırası, son formatından çok büyük ölçüde farklıydı (Ek 23). Bununla birlikte, Kuran’ın matematiksel sistemi “Tanrı” kelimesi ile sınırlı değildir; son derece geniş, son derece kompleks ve tamamen kapsamlıdır.

Edebi Matematiksel Kompozisyon

Kuran, başka hiçbir kitapta bulunmayan benzersiz bir olguyla karakterize edilmiştir; 29 sure 14 farklı “Kuranî Başlangıç” set ile başlar, her set birden beşe kadar harften oluşmaktadır. On dört harf, Arap alfabesinin yarısı, bu başlangıçlara iştirak etmektedir. Bu Kuranî Başlangıçların önemi, 14 yüzyıl boyunca ilahi olarak korunan bir sır olarak kaldı.

Kuran, 10:20’de ve 25:4-6’da belirtir ki kendi mucizesi, başka bir deyişle ilahi yazarlığın kanıtı, önceden belirlenmiş belirli bir geçiş dönemi için sır olarak kalmaya mukadderdi:

Derler ki “Neden O’na Rabbinden hiçbir mucize gelmedi?” De ki, “Geleceği sadece Tanrı bilir. Öyleyse bekleyin, ben de sizinle birlikte bekleyeceğim.” [10:20]

******

İnkâr etmiş olanlar dediler ki “Bu, onun başka insanlar yardımıyla yaptığı bir uydurmadan başka bir şey değil.” Doğrusu, onlar bir küfrü dillendirdiler. Diğerleri de dediler ki “Yazdıkları geçmişin masallarıdır; kendisine sabah akşam dikte edildiler.” De ki, “Bu, göklerdeki ve yerdeki ‘sırrı’ bilen tarafından indirildi.” Şüphesiz O, Bağışlayandır, En Merhametli Olandır. [25:4-6]

Tarihsel Arka Plan

1968’de fark ettim ki Kuran’ın mevcut İngilizce çevirileri Tanrı’nın Son Ahitinin gerçek mesajını sunmuyordu. Örneğin, en meşhur iki çevirmen Yusuf Ali ve Marmaduke Pickthall, 39:45’teki Kuran’ın büyük kriterine gelince bozulmuş dini geleneklerinin üstesinden gelememişlerdi.

Tanrı TEK BAŞINA anıldığı zaman Ahirete iman etmeyenlerin kalpleri nefretle daralır. Onlar ancak O’nun yanında başkaları da anıldığında sevinirler. [39:45]

Yusuf Ali, kritik kelime olan “TEK BAŞINA” kelimesini çevirisinden çıkarmış ve ayetin kalan bölümünü “(tanrılar)” kelimesini ekleyerek değiştirmişti. Böylelikle, en önemli Kuranî kriteri tamamen yok etmişti. 39:45’i şöyle çevirmişti:

Bir ve Tek olan Tanrı anıldığı zaman ahirete iman etmeyenlerin kalpleri iğrenme ve nefretle dolar; fakat ne zaman O’ndan başka (tanrılar) anıldığında, bakın, onlar sevinçle dolarlar. [39:45]   (A.Yusuf Ali’ye göre)

“Bir ve Tek olan Tanrı anıldığı zaman” ifadesi, “Tanrı tek başına anıldığı zaman” demekle aynı değildir. Birisi, “Bir ve Tek olan Tanrı’yı” anabilir ve ayrıca Muhammed’i veya İsa’yı da anabilir ve kimse üzülmeyecektir. Fakat “Tanrı TEK BAŞINA anıldığı zaman” başka kimseyi anamazsın ve birçok insan—Muhammed’i veya İsa’yı putlaştıranlar—üzülecektir.  Nitekim Yusuf Ali, yozlaşmış inancını ifşa eder diye Kuran gerçeğini sunmaya cesaret edemedi.


Marmaduke Pickthall “TEK BAŞINA” kelimesini doğru olarak çevirmiş fakat kendi kişisel inancını paranteze ekleyerek kriteri yıkmıştır; 39:45’i şöyle çevirmiştir:

Ve Allah tek başına anıldığı zaman Ahirete iman etmeyenlerin kalpleri geri çevrilir ve O’nun yanında (taptıkları) anıldığında, bakın! onlar memnundurlar.      [39:45]
(Marmaduke Pickthall’a göre)

Tanrı kelamının bu şekilde tahrif edildiği gerçeğini fark ettiğimde, en azından kendi çocuklarımın yararı için Kuran’ı tercüme etmeye karar verdim. Ben meslek olarak kimyacı olduğumdan ve geniş dini alt yapıma rağmen—babam Mısır’da meşhur bir Sûfi lideriydi—bir ayeti tam olarak anlamadan bir sonrakine geçmeyeceğime dair Tanrı’ya yemin ettim.

Bulabildiğim mevcut tüm Kuran çeviri ve yorum (Tefsir) kitaplarını satın aldım. Onları geniş bir masaya koydum ve çevirime başladım. İlk sure, Anahtar, birkaç gün içinde tamamlandı. Sure 2’nin ilk ayeti “A.L.M.”dir. Bu ayetin çevirisi ise dört yıl sürdü ve Kuran’ın büyük matematiksel Mucizesi olan “sır”rın ilahi ortaya çıkışına rastladı.

Kuran tefsiri kitapları, “hiç kimse Kuranî Başlangıçlar olan A.L.M. veya diğer herhangi bir başlangıcın anlamını veya önemini bilmez” şeklinde ittifakla hemfikirdi. Kuran’ı bilgisayara yazmaya, tüm metni analiz edip bu Kuranî Başlangıçlar arasında herhangi bir matematiksel ilişki olup olmadığını görmeye karar verdim.

Telefon aracılığıyla dev bir bilgisayara bağlanmış olan bir zaman paylaşım terminali kullandım. Hipotezimi test etmek için tek-harfli Kuranî Başlangıçlara bakmaya karar verdim—Sure 42 ve 50’deki “Q” (Kaf), Sure 7, 19 ve 38’deki “S” (Sad) ve Sure 68’deki “N” (Nun). İlk kitabım MIRACLE OF THE QURAN: SIGNIFICANCE OF THE MYSTERIOUS ALPHABETS’te [KURAN’IN MUCİZESİ: GİZEMLİ ALFABENİN ÖNEMİ] (Islamic Productions, 1973) detaylandırıldığı gibi, gizemi çözmek için daha önce yapılan birçok girişim başarısız olmuştu.