Yazarlar: İskender Durmaz ve Navid Farzan

En Lütufkâr, En Merhametli olan Tanrı’nın adıyla
Yaygın yanlış anlama sonucu sorulan soru: ”Sadece Kuran’a uyduğunu iddia ediyorsun, bu seni Kuran Müslüman’ı yapmaz mı? ‘Teslim Olan’ ne demek? Ve fark nedir?”

Teslim Olan: 16:123,3:95 ve 16:64 ayetlerinden dolayı İbrahimî pratiklerin korunduğuna ve Kuran filtresinden geçirilerek mevcut haliyle devam edilmesi gerektiğine inanan ve yasa ve yasak kaynağı olarak yalnızca Kuran’ı kabul eden kişi.

Kuran Müslümanı: Kuran’ı doğrudan kendilerine uzaydan düşmüş gibi alan ve herhangi bir bağlam, dış bilgi veya tarihsel temel olmaksızın tek başına Kuran’ı kullanarak bütün bir dini yeniden inşa eden kişi.

En temel ifadeyle, bir Teslim Olan, saf Teslimiyet dinine ulaşmak için mevcut uygulamaları alarak ve Kuran’ı bir filtre olarak kullanarak Kuran’ı takip eden kişidir. Bu anlayışın gerekçelerini 16:123, 3:95 ve 16:64 ayetleri gibi birçok başka ayetten alır.
Bir Kuran Müslümanı, Kuran’a uzaydan düşmüş gibi davranır ve metinde açıkça tanımlananların ve belirtilenlerin ötesinde o kişinin bir temeli veya bağlamı yoktur. Herhangi bir Arapça kelimeyi alır ve kök kelimenin anlam listesinden keyfi olarak anlamları seçer. Böyle bir yaklaşımın sonucu açıkça kaostur.

Bu kusurlu yaklaşım, Kuran Müslümanlarının her konuda büyük farklılıklar göstermesine neden olmaktadır. Bu yüzden Kuran Müslümanlarının cemaatle ibadet edilebilecek bir cemaati yoktur ve asla ibadet için bir cemaat oluşturamazlar. Hiçbir iki Kuran Müslümanı, en temel ibadet uygulamaları ve biçimleri üzerinde bile anlaşamaz.

Açıktır ki, Teslim Olanlar arasında fikir ayrılıkları olabilir. Ancak, Kuran Müslümanları ile karşılaştırıldığında, farklılıklar genellikle oldukça küçüktür. Teslim Olanlar söz konusu olduğunda, neredeyse her zaman 19 kodunu Tanrı’nın Kuran’da, 74:31‘de belirtilen matematiksel mucizesi olarak kabul etmeleridir. Bu kabulün müteakip sonucu, Tanrı’nın büyük mucizesini 1406 yıl sonra bir yalancıya açıklamadığını kabul etmektir. Bu nedenle, Dr. Reşad Halife, yalancı ve hilekâr olamaz. Bu anlayış ve süreç, Teslim Olanlar için birçok Kuran konusunun anlaşılmasını kolaylaştırmaya yardımcı olur. Böylece Dr. Halife’nin 3:7 ayetindeki “ilimde sağlam temelli olanlar” arasında olduğu açıklığa kavuşur. Böyle bir kimse saptırmaz ve aldatmaz.

Öte yandan, Kuran Müslümanları ise hiçbir dayanakları ve temelleri olmaksızın Kuran ayetlerine uyarlanacak manaları seçmek zorunda kalmanın sonu gelmez açmazları içinde kalmışlardır. Bu da nihayetinde “Ramazan ne zaman?” ve “Kâbe nerededir? Mekke mi Petra mı?” gibi en temel kavramları bile anlamakta güçlüklere yol açmaktadır.

Salat: Kuran Müslümanlarının saptıklarının açık bir örneği.

Antlaşma Elçisi Reşad Halife’nin vefatından sonra birçok insan kendi Kuran tefsirleriyle ortaya çıkmıştır. Bildiğimiz gibi, namaz kurtuluşumuzun çok önemli bir parçasıdır. Salat kelimesinin Kuran Müslümanları camiasındaki mevcut tefsirlerine bir göz atalım:

Günde kaç kez?

  • 5 vakit (Ahmed Subhi Mansur, Mohamed Chahrour, Ahmet Murat Sağlam [2’şer rekat])
  • 4 vakit (quranaloneislam)
  • 3 vakit (Edip Yüksel, Gürkan Engin, quran-islam)
  • 2 vakit, belirli bir sayı değil.
  • Namaz yok.

Nasıldır?

  • Namaz pratiği şeklinde,
  • gönüllü ibadet,
  • Kuran okuma,
  • dayanışma,
  • toplantı yapmak…

Kuran Müslümanlığı ile ilgili sorunlara 19 örnek:

  1. Salat, Tanrı’yı anmak için yapılan ibadet anlamına gelmez, yakından takip etmek, görevini yapmak ve dayanışma demektir.
  2. Secde, Tanrı’ya daha yakın olmak için bedenen secde etmek demek değildir.
  3. Rükû, Tanrı’ya ibadette eğilmek anlamına gelmez.
  4. Yewm-el Jum’a, Cuma anlamına gelmez.
  5. Siyam oruç tutmak demek değildir.
  6. Ramazan, Arap ay takvimine göre bir ay değildir.
  7. Zekât sadaka demek değildir.
  8. lahum-el ğınzir çürük et demektir. Yani domuzlar yemek için uygundur.
  9. Baheematul an’am, “geviş getiren hayvanlar” anlamına gelir ve başka herhangi bir şeyin yenmesi yasaktır.
  10. Hac, hac demek değildir. Hac, Tartışma Konferansıdır. Ankara veya Diyarbakır’da da yapılabilir.
  11. Mekke Petra’dadır. Mekke Kudüs’tedir.
  12. Ahiret, ahiret değil, sonuç demektir. Ahiret, cennet veya cehennem yoktur.
  13. Muhammed Peygamber yoktur, çünkü Muhammed’in kökü “övülen” anlamına gelir.
  14. ‘’Safa ve Merve’’ tepe değildir, Sükûnet (Sefa) ve mertlik (Merve) demektir.
  15. Ramazan Eylül ayındadır.
  16. Nuh’un gemisi, gökyüzünde gece parlayan aydır.
  17. Salih’in devesini kesmediler, onunla cinsel ilişkiye girdiler.
  18. Pavlus, Tanrı’nın bir elçisidir. Pavlus, Tanrı’nın düşmanıdır.
  19. Reşad Halife elçidir, ancak hemen her şeyde yanılmıştır. Reşad Halife elçi değildir. 19 mucizedir, 19 mucize değildir. Tevbe son 2 ayet değildir, Tevbe son 2 ayettir.

Şunun üzerinde düşünün: Eğer Kuran 23 yıllık bir süre içinde indiyse, daha üçüncü vahiyde namazın yerine getirilmesi emredildiyse, Peygamber veya takipçileri namazı nasıl kılacaklarını nereden öğrendiler? Kuran Müslümanları, namazın nasıl kılınacağını öğrenmek için Kuran’ın tamamına ihtiyacımız olduğunu iddia ederler. Peki, 23 yıllık sürede o kişiler nasıl namaz kıldılar? Üstelik savaş sırasında Peygamber’in, kendi takipçilerine namaz ‘’kıldırdığını’’ görüyoruz.

İlgili Ayetler

İmran Ailesi (Al-i İmran)  [3:95] ;De ki, “Tanrı gerçeği ilan etti: İbrahim’in dinini—tek tanrıcılığı—takip edin. O hiçbir zaman bir putperest olmadı.”.

Arı (El-Nahl) [16:64] ;Biz sana bu kutsal yazıyı, onlara ihtilaf ettikleri şeyleri göstermek ve iman eden insanlara rehberlik ve rahmet sağlamak için vahyettik..

Arı (El-Nahl) [16:123] ;Sonra da sana (Muhammed), tek tanrıcı olan İbrahim’in dinini takip et diye vahyettik; o hiçbir zaman bir puta tapan olmadı..