Hazırlayan ve çeviren: İskender Durmaz

Çeviriler, Reşad Halife’ye ait dokümanların çevirileridir. Reşad Halife’nin bu konuda net ifadeleri mevcuttur. Aşağıda bu konulara değindiği yerlerin Türkçe çevirileri mevcuttur.

”Büyük Tartışma” videosunda 6. dakikadan itibaren ilgili kısmın çevirisi aşağıdadır.

A.Rahman: Pardon, fark ettim ki, ”God” kullandınız, ”Allah” kullanmadınız. Fakat Kuran sürekli ”Allah” der, çünkü Kuran Arapça gelmiştir. İngilizce veya Farsça gelmemiştir… ”Kur’anen Arabiyyen…”

Reşad: Ben ”Allahu Subhane ve Teâla” diye de söyledim. Bu, hangi dilde konuştuğunuza bağlıdır. Eğer İngilizce konuşuyorsanız, ”God” demek zorundasınız, eğer Arapça konuşuyorsanız, ”Allah” demek zorundasınız. Bildiğiniz gibi, siz Mısırlı’sınız. Mısırlı Kıptiler ”Allah” kelimesini kullanırlar. ”İnşaAllah, MaşaAllah” derler. Bazılarının ismi ”Abdullah” tır. Dolayısıyla, ”Allah” Arapça bir kelimedir.

A.Rahman: Yani ”God” demek pekâlâ sorun değildir öyle mi?

Reşad: Tabi ki de sorun değildir. Hangi dili kullanmanıza bağlıdır. Eğer, burada Birleşik Devletler’de sokakta biriyle karşılaşırsanız ve ”Allah” derseniz, bazı insanlar Allah’ın ”Allah” isminde bir adam olduğunu zannederler. Veya Allah bir yerlerde ”Irak”tır. Bu gerçekte olan bir şeydir. Benim oğlumun sınıfında ”Allah” ın Irak olduğunu zannediyorlar. Oğlum karşı çıkmak zorunda kalmış. Demek istediğim, hangi dili kullandığınıza bağlıdır. Eğer İngilizce kullanıyorsanız ”God” demek zorundasınız. Eğer Fransızca kullanıyorsanız ”Dieu” demek zorundasınız. Eğer Farsça kullanıyorsanız ”Ğuda” demek zorundasınız. Eğer Arapça kullanıyorsanız ”Allah” kullanırsanız.

Aşağıdaki kısım ‘’Submission Perspective’’ bülteni, 1989-Eylül ayına aittir.

Link: http://www.quranalone.com/SP/57_1989_09.pdf

ÇEVİRİSİ

Başyazı

Neden isim değişikliği?

Bu bültenin adı artık MÜSLÜMAN PERSPEKTİFİ yerine TESLİMİYET PERSPEKTİFİ’dir.
Bu, önemli değişikliklerin ortaya çıkışına işaret etmekte ve yeni bir birleşme çağını müjdelemektedir. Bundan böyle, tapınmalarını YALNIZ o Tek Gerçek Tanrı’ya adamış olan tüm imanlılar, “Tek Gerçek Din” bayrağı altında birleştireceklerdir (Kuran 2:62; 3:19, 85, 113; 5:69).

Bu sırf bir insanın ya da insan topluluğunun yeni ve parlak bir fikri değildir; bu kaçınılmaz uygulama için mukadder olan ilahi bir plandır ꟷ Tanrı tüm imanlıların kalplerini yeni fikirlere açık/anlayışlı kılacaktır. En Lütufkâr Olan, Kendi Antlaşma Elçisini, Tanrı’nın birleşme ve saflaştırma mesajını iletmesi için gönderdi (Malaki 3:1, Kuran 3:81).

İşte, önümde yolu hazırlaması için elçimi gönderiyorum; Antlaşma Elçisi. Fakat onun geldiği güne kim dayanacak? Ve o göründüğünde kim ayakta durabilir? Çünkü o bir arıtıcının ateşi gibidir veya çırpıcının kül suyu gibidir. O, oturup arıtacak ve arındıracak. [Malaki 3:1-8]

Tanrı peygamberlerle bir antlaşma yaptı: ‘’Ben size Kutsal Yazı ve hikmet vereceğim, ardından sizden sonra bir elçi gelip sizin mesajınızı doğrulayacak. Ona iman edin ve onu destekleyin….’’ [Kuran 3:81]

Birleştirme gündemindeki en önemli konulardan biri Tanrı’nın halkının adıdır; birleşik imanlılar. “Müslüman” ve “İslam” kelimeleri isim DEĞİLDİRLER; bunlar sırasıyla “Teslim Olan” ve “Teslimiyet” anlamına gelen Arapça kelimelerdir. Nuh, İbrahim, Süleyman ve hatta cinler “İslam” ve “Müslüman” hakkında konuştuklarında Arapça konuşmadılar; kendi dillerini kullandılar. Lütfen şu ayetleri okuyun: 2: 131; 7: 126; 10:72; 22:78; 27:31, 42; 28:53; 72:14. İsa’nın havarileri “Müslüman” olduklarını söylediklerinde Arapça söylemediler (3:52). Hristiyan bir Arap, Arapça’da ‘’Nasrani’’ olarak isimlendirilir. Ancak İngilizce konuştuğumuzda bu Arapça kelimeyi kullanmıyoruz. Bu “tanımları,” “isimlere” dönüştürme, daha sonra “İslam” ve “Müslümanlara” adını karalamak Şeytan’ın planı olmuştur. Biz şimdi, halıyı Şeytan’ın ayaklarının altından çekmek için seferber olduk.

‘’Ve tebrikler!… Yeni çeviriye başlıyoruz. Size şimdi söylemek istiyorum ki, yayına gitmeden önce bu eskimiş/modası geçmiş oldu. Ki bu sizin tebrik edilmeniz gereken çok büyük bir işaret. Çünkü biz yayınevinin çalışmasından daha hızlı ilerliyoruz. Örneğin, başlık sayfasının altında ‘’İslamic Production-Tuscon (İslamî Yapım- Tuscon)’’ görüyorsunuz. Bir sonraki baskıda ‘’United Submitters International-Tuscon (Uluslararası Birleşik Teslim Olanlar)’’ olacak. Bu, size baskıdan gelmeden önce neden eskimiş/modası geçmiş olduğu hakkında bilgi verir. Ve çeviri boyunca ‘’İslam,’’ ‘’Submission (Teslimiyet)’’ ve ‘’Müslüman,’’ ise ‘’Submitter (Teslim Olan)’’ olacak. Ve çeviri evrenselleşecek. Çünkü uygun değil, ‘’İslamic Production’’ uygun değil. Çünkü ‘’İslam’’ Arapça bir kelimedir, ‘’Production’’ ise İngilizce bir kelimedir. Arapça’da Hristiyan birini ‘’Nasrani’’ diye adlandırırız. Fakat ‘’Christian Production (Hristiyan Yapım)’’ diyeceğiniz zaman ‘’Nasrani Production’’ demezsiniz. ‘’Christian Production (Hrsitiyan Yapım)’’ dersiniz. Her şey İngilizce’dir.

Ayrıca, bunun Tanrı’nın tüm dünyayı test etmek istediği bir aşama olduğunu görebilirsiniz. Kuran mucizesi ilk ortaya çıktığında, mucizenin adı ‘’Muhammed’in Daimi Mucizesi’’ idi. Arapça, ‘’Al muzicat limuhammed ğalid.’’ Bu şekilde dağıtılmıştı ve hala bu şekilde etikete sahip. Fakat Araplar ve Müslümanlar hala mucizeyi anlayamadılar.

Şu anki bahane olan ‘’Reşad Halife delirdi’’ veya kullandıkları ne bahane varsa doğru değil, kabul edilmez. Yani ‘’Biz bu mucizeyi kabul etmiyoruz, çünkü Reşad Halife delidir.’’ Bunu yapamazsınız. Çünkü başlangıçta mucizenin adı ‘’Muhammed’in Mucizesi, Muhammed’in Daimi Mucizesi’’ idi. Ki bu doğru… Çünkü o, Muhammed Peygamber vasıtasıyla geldi. Tanrı, onu Peygamber vasıtasıyla Kuran’ın içinde dünyaya gönderdi. Ve o her zaman oradaydı. Ve hala, Araplar, bir önceki sayıda gördüğünüz gibi, çoğunlukla Araplar anlayamadılar. Veya anlamalarına izin verilmedi. Ve sonra bu gelişti, Tanrı gelişmesini irade etti ve evrenselleşti ve mutlak mucize oldu. Nasıl kabul edip etmeyecekleri önemli değildi. Aynısı ilk çeviri ve bu çeviri için de geçerli. ‘’Bu böyle, şöyle diyemezler.’’ Kitabın önüne baktıklarında, kitapta ‘’İslamî Yapım,’’ ‘’Tanrı tarafından onaylı tek din İslam’dır’’ yazıyor. Birkaç sayfa sonra, ‘’Tüm insanlar için tek bir dinin ilanı’’ yazıyor. İlk dikdörtgenin çevirisinde, ‘’Tanrı tarafından kabul gören tek din İslam’dır’’ yazdığını görebilirsiniz. Onların diliyle açık bir şekilde uyumlu olmasına rağmen, bu çeviriyi kabul etmediklerini göreceksiniz. Çünkü Tanrı, onlarla aynı fikirde olsanız bile karşı çıkmalarını ispatlamak istiyor. Çünkü onlarla aynı fikirde olsanız bile ve Yalnız Tanrı’ya tapmak ve Yalnız Tanrı’nın sözüne sarılma hakikatlarını onlara sunsanız bile, kalplerinde yoktur. Ve Tanrı onlara izin vermeyecektir, onlara müsaade etmez, birçok ayette okuduğumuz gibi, Tanrı onların gerçeği kabul etmelerine izin vermez.

Sure 43’te, Yargı Gününde, Cehennem bekçisine, ‘’Rabbin işimizi bitirsin’’ diyecekler. Cehennem meleği, ‘’Hayır, siz sonsuza kadar böyle kalacaksınız. Size gerçeği getirdik, size gerçeği sunduk, ancak çoğunuz gerçek olandan nefret ettiniz’’ diyecek. Ki bu doğru, onlar gerçekten de, gerçek olandan nefret ederler. İnsanların gerçek olandan nefret etmesi akıl almaz bir şeydi fakat bu oluyor. Sürekli olarak gösteriyorlar, gerçek olandan nefret ediyorlar. Gerçek ile alakalı her şeyden nefret edecekler. Ve ondan uzak durmak isterler. Ve bu, Kuran’da belgelenmiştir. Dolayısıyla, size açıklamak istediğin, bunun basılmadan önce eskimiş/modasının geçmiş olduğudur.

Editör Notu:

Çevirilerin Reşad Halife’nin mesajına uygun olması açısından bu 3 kritik kelimenin bu şekilde seçilmesi gerektiğini anlıyoruz. Bunları kullanmamak için hiçbir Kuranî ve mantıkî neden görmüyoruz. İnsanların vereceği tepkiden çekinip gerçek olanı sunmamak doğru değildir. Zaten, ”Allah, İslam ve Müslüman” kelimelerini seçsek bile yine çeşitli bahanelerle reddedeceklerdir. Bu terminoloji aynı zamanda Teslimiyet’in (orijinal İslam’ın) algılarda sahte olandan ayırt edilmesine de hizmet edecektir. Evet bizler İbrahim’in Dini olan Teslimiyet’e mensubuz. Bizler Teslim Olanlarız ve yalnızca Tanrı’ya tapıyoruz. Şeytan’ın kelimeler üzerinden olan planına bir darbe olarak ve bu halıyı Şeytan’ın altından çekmek için bu kelimelerin kullanımını tercih ediyoruz. Bu demek değildir ki, diğer kelimelerin kullanılmasına karşıyız ve rahatsız oluyoruz. Diğer kelimeleri de isteyen ve tercih eden kişiler kullansınlar, bundan asla bir rahatsızlık duymuyoruz. Lütfen kimse de bizim bu tercihimizden rahatsızlık duymasın.

Esenlikler.

İskender Durmaz