Elhamdülillah: TANRI’ya övgüler sunuyoruz. Eşhedü en la ilahe illa Allah, vahdehu la şerike leh: TANRI’dan başka bir ilahın olmadığına, O’nun bir ve tek olduğuna ve ortağının bulunmadığına tanıklık ederiz.
Bugün hutbemizde, insanların neden iman edemedikleri ve bunun altında yatan sebepler üzerinde durmak istiyorum. Hepimiz biliyoruz ki, iman, sadece bir inanç ifadesi değil; derin bir teslimiyet, samimiyet ve Rabbimizin buyruklarını tam anlamıyla idrak etmektir.
[6:109] TANRI’ya ciddiyetle yemin ettiler, eğer kendilerine bir mucize gelseymiş, mutlaka iman ederlermiş. De ki, “Mucizeler sadece TANRI’dan gelir.” Hepinizin bildiği üzere, eğer onlara bir mucize gelseydi, inkâr etmeye devam ederlerdi.
[6:110] Biz onların zihinlerini ve kalplerini kontrol ederiz. Nitekim onların kararı inkâr etmek olduğu için, onları taşkınlıkları içinde bocalar durumda bırakırız.
Subhanallahi amma yuşrikun: Tanrı Yüceltilsin; O, ortaklara sahip olmanın çok üstündedir.
Rabbimizin bilgeliği, her şeyi kuşatan, gören ve en derin sırları bilen bir kudrettir. Hayatımızda sıkça karşımıza çıkan “neden” soruları, çoğu zaman zihnimizi meşgul eder. Cevaplarını bulamadığımız, bize karmaşık gelen olaylar karşısında bazen çaresiz hissederiz. Ancak Elhamdülillah, soruları Rabbimizin bizlere öğrettiği şekliyle, Kur’an ışığında sorduğumuzda tüm bu belirsizlikler ortadan kalkar. Bilgi ve hikmetiyle Rabbimiz, geçmişin karanlık yüzünü bizlere göstererek geleceğimize ışık tutmuştur. Bizlere lütfuyla gönderdiği elçisi ve kanıtlarıyla kalplerimizi huzura erdiren Rabbimize sonsuz şükürler olsun. Gerçekte, bu dünya bir sınav yeri, bir denenme alanıdır. Kendi egolarımızla boğuşarak bu hayata geldik, ancak Rabbimizin lütfuyla onun yoluna dönenler gerçek kurtuluşu bulacaklardır.
Kur’an bizlere yol gösterici olarak indirilmiştir ve Rabbimiz bizleri bu ilahi kitapla aydınlatmıştır. Tüm varlıklar üzerinde mutlak güce sahip olan Rabbimiz, ne zaman ve nasıl öleceğimizi belirler ve bizleri, hesap günü huzurunda toplayacaktır. Rabbimizin rahmeti ve hikmeti her şeyin üzerindedir. Bu rahmetin bir yansıması olarak, her insana hayat boyunca bir kez olsun doğru yolu bulma fırsatı verilir. Ancak, birçok insan bu ilahi rahmeti ve lütfu göz ardı eder ve dünya hayatının geçici hazlarına kapılarak Rabbimizden uzaklaşır. Rabbimizin bizlere bildirdiği gibi, kimseye adaletsizlik yapılmaz; herkes kendi kararlarının ve eylemlerinin sonuçlarını yaşar.
[36:5] Bu vahiy, Kudretli ve En Merhametli Olan’dandır.
[36:6] Ataları asla uyarılmamış olan insanları uyarmak içindir ve bu nedenle, onlar habersizdirler.
Artık biliyoruz, Rabbimiz bizi uyardı. Kanıtıyla beraber, iman etmeyecek olanları ayırt edip şahit kılmak için bu fırsatı sundu. Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. Dinde zorlama yoktur. Rabbimizin bizlere sunduğu bu fırsat, büyük bir nimettir. Bizim görevimiz ise, bu nimeti doğru şekilde değerlendirmek ve teslimiyetimizi en iyi şekilde göstermek olmalıdır.
Tuubu ila Allah: TANRI’ya tövbe edelim.
2. Kısım
Elhamdülillah: TANRI’ya övgüler sunuyoruz. Eşhedü en la ilahe illa Allah, vahdehu la şerike leh: TANRI’dan başka bir ilahın olmadığına, O’nun bir ve tek olduğuna ve ortağının bulunmadığına tanıklık ederiz.
Hutbemizin başında okuduğumuz ayetler, Rabbimizin bizlere kalplerin özünü tanıdığını, herkesin hak ettiği karşılığı alacağını açıkça bildirir. Bizler, Allah’ın rızasını kazanmak için hayatımızda tavizsiz bir duruş sergilemeliyiz. Rabbimiz bizlere açık bir yol gösterdi.
[56:79] Samimilerden başka hiç kimse onu kavrayamaz.
Samimi olmayan, Rabbini gerektiği gibi takdir edemeyen, şeytanın adımlarını izleyen kimse, asla hidayet bulamayacak. Rabbimiz bizlere rehberlik etti, ancak bu rehberlikten faydalanabilmek için samimiyetle ona yönelmeliyiz.
[6:70] Dinlerini sanki toplumsal bir işlevmiş gibi hafife alanları ve tamamen bu dünya hayatına dalanları umursama. Bir ruh kendi kötü kazancının sonuçlarını çekmesin diye bu (Kuran’la) hatırlat. Onun TANRI’nın yanında bir Sahibi ve Efendisi yoktur, bir şefaatçisi de yoktur. Eğer o, her çeşit fidyeyi sunabilseydi yine de kabul edilmezdi. Onlar kazandıkları kötü işlerin sonuçlarını çekerler; inkârlarından ötürü cehennem içeceklerini ve acı veren bir azabı üzerlerine çektiler.
Günümüz Müslüman dünyası, samimiyetsizlik ve ahiret inancındaki zayıflık nedeniyle teslimiyeti tam olarak sağlayamıyor. Namaz, oruç, hac ve zekat gibi ibadetler, sadece birer toplumsal görev gibi algılanmamalıdır.
Bu ibadetler, Rabbimizin bizlere sunduğu ruhani gıdalardır ve onları hafife almak büyük bir hata olacaktır. İbadetlerimizi tam bir teslimiyetle ve samimiyetle yerine getirenler, Rabbimizin katında şeref, onur ve itibar kazanacaklardır. La ilahe illallah demeyi başarabilenler, inşaAllah kurtuluşa ereceklerdir.
Bizler, Rabbimizin bize verdiği görevleri yerine getirirken, sadece dünya hayatı için değil, ahiret için de hazırlık yapmalıyız. Hayatımızı Rabbimizin emrettiği şekilde şekillendirmeli ve yalnızca O’na teslim olmalıyız. Rabbimiz, bizlere doğru yolu gösterdi; şimdi sıra bizde, bu yolu takip edip, Rabbimizin rızasını kazanmakta kararlı olmalıyız. Tanrı’ya teslimiyet, gerçek kurtuluşun anahtarıdır ve Rabbimizin rahmetine layık olabilmek için bu teslimiyeti en iyi şekilde yerine getirmeliyiz.
Eqîmus Salat: Namaz Kılalım.
Hutbe: Salim
0 Yorum