Elhamdülillah: Tanrı’ya övgüler sunuyoruz.
Eşhedü en lâ ilâhe illa ALLAH vahdehû lâ şerîke leh:
Tanıklık ediyoruz ki O Tek Tanrı’dan başka bir tanrı yoktur; O birdir ve ortağı yoktur.
Teslim Olanların en büyük düşmanı ne Firavun gibi tiranlar ne de savaş meydanında üzerlerine koşan putperestlerdir. Teslim Olanların en büyük ve asla kaybetme lüksünün olmadığı düşmanları göğüslerine sinsice fısıldayanlardır. Çünkü göğüslerinde öyle bir şey vardır ki onların SONSUZA KADAR galip mi yoksa mağlup mu olacağı, cennette mi yoksa tam öteki tarafta mı bulunacağı buna bağlıdır.
Sonsuzluktaki akıbeti tehdit eden bu müthiş tehlikeli düşmanların varlığına karşın, komple bir kurtuluş kaynağı olan Kuran sessiz kalmamakta ve sinsice göğüslere fısıldayanlardan Tanrı’ya sığınma sözcükleriyle son bulmaktadır. 114. Sure, adeta bu esaslı rehberlik kaynağının kalkanıdır. 1. Sure nasıl ki Anahtar ise son sure de güvenlik kilididir; kalbimizin anahtarı ve kalbimizin güvenlik kilidi…
En Lütufkâr, En Merhametli Olan Tanrı’nın Adıyla
[114:1] De ki, “Sığınırım insanların Rabbine.
[114:2] “İnsanların Kralına.
[114:3] “İnsanların tanrısına.
[114:4] “Sinsice fısıldayanların kötülüklerinden.
[114:5] “Ki onlar insanların göğüslerine fısıldayanlardır.
[114:6] “Gerek cinlerden olsun gerek insanlardan.”
Peki göğüslerde tam olarak ne vardır?
GÖĞÜSLERDE OLAN
↓
KALP
↓
EN İÇTEKİ DÜŞÜNCE
↓
TEK SEÇİM
[28:69] Senin Rabbin, açığa vurdukları her şeyi bildiği gibi, göğüslerinde saklı olan en içteki düşünceleri de bilir.
Kâinatta yalnızca iki şey vardır: Teslim Olan Yaratılmışlar ve Teslim Olunan Yaratıcı. Teslim Olunan O Tek Kişi her şeyi yapmaya muktedir olduğu için her şeyi yapabilir. Fakat Teslim Olanların yapabileceği sadece bir şey vardır: İsteyerek teslim olmak. Ve onlara tanımlanmış olan bu özellik, bir eylemden ziyade, kalpte yapılan ve eylemlere dönüştürülmesi Tanrı’ya ait olan bir seçimdir. Teslim Olan rolünü seve seve kabul etme kararını vermeyenlerin, rollerinden memnun olmadıkları ve dolayısıyla gözlerini diğer rol olan tanrılığa diktikleri anlaşılmaktadır. İşte bu yüzden, asla affedilmeyen tek suçu işlemektedirler. Verdikleri bu karar, Tanrı’yı hiçe saymaktan ve O’na “Sen çekil, ben kendim tanrı olacağım.” demekten farksızdır. Affedilir bir tarafı olmadığı için, En Merhametli Olan Tanrı onları terk eder.
“Bizim rolümüz nedir? Biz ne yaparız? Her şeyi Tanrı yapıyor. Biz sadece tek bir şey yaparız, tek bir karar: Tanrı ile olmak ya da olmamak. Bundan sonrasını Tanrı devralır. Ama bu kararı vermekte tamamen özgürüz. Teslim olmak, zaten gerçekleşti. Bizim seçeneğimiz isteyerek veya istemeyerek teslim olmaktır.”
-Antlaşma Elçisi Reşad Halife-
İşte kardeşlerim, isteyerek teslim olunmanın mümkün kılınması Mutlak Özgür İradedir. Dünya namına, bu kararımızın dışında kalan herhangi bir konuda ise tam ve mutlak bir özgür irademizin olduğunu düşünmemeliyiz. İbrahim şüphesiz bu kararında özgürdü; ancak gök cisimlerine bakıp tefekkür ederken olsa olsa Tanrı’nın izin verdiği bir ölçüde özgürdü. Çünkü ona doğru anlayışı bahşedip doğru sonucu çıkarttıran, Tanrı’dan başkası değildi.
Tuubu ila Allah: Tanrı’ya tövbe edelim.
__________________________________________________
- KISIM
Elhamdülillah: Tanrı’ya övgüler sunuyoruz.
Eşhedü en lâ ilâhe illa ALLAH vahdehû lâ şerîke leh:
Tanıklık ediyoruz ki O Tek Tanrı’dan başka bir tanrı yoktur; O birdir ve ortağı yoktur.
Biliyoruz ki Tanrı, kurtarılmayı hak eden kullarına doğru anlayış bahşetmektedir. Kurtarılmayı hak etmek ise bizi kalbimizdeki tek karar konseptine geri döndürmektedir. Antlaşma Elçisinden işittiğimize göre, bir kişinin kurtuluşu hak ediyor olması göksel topluma, o kişinin büyük kavga esnasında dahi sahip olduğu en içteki düşüncesine dayanmaktadır. Demek oluyor ki yapılan tek seçimin, bedenin bir organıyla ilişkilendirilmesi bir mecazdır. Yani kalp bir metafordur, seçimin metaforu.
Tanrı, İbrahim’in zihnini kontrol ettiği gibi Yusuf’un da zihnini kontrol ederek onu zina günahından çevirmişti. Yusuf’un dışı günaha meylederken, aynı zamanda içi Tanrı ile beraber olma niyetini barındırıyordu. Şefkatli ve Merhametli Olan Tanrı, ona bedeninin açığa vurduğu kusuruna göre değil, göğsünde saklı olan en içteki düşüncesine göre muamele etmişti. Yusuf, çoktan beri Yaratıcısına adanma kararı almış birisiydi ve onun bu isteyerek teslim olma talebi, Yaratıcısı tarafından çoktan beri fark edilmişti. Tanrı ona bu yüzden kararlılık sağlamıştı.
Karar ve kararlılık farklı şeylerdir. Biz üzerimize düşeni yapıp tek kararı veririz, Tanrı da üzerine düşeni yapıp geri kalan her şeyi üstlenir; buna, bizi kararlı kılması, bizi günahlardan çevirmesi (örneğin zina yaptırmaması) ve bize doğru işler yaptırması (örneğin zekât verdirmesi) de dahildir. İşte, her şeyi Tanrı’nın yapması ile özgür iradenin birlikte işleyişi böyledir. Kararı olmayan veya kararından emin olmayan bir kişi asla kararlılık gösteremez; kararından kalbinde emin olan kişi ise kimi zaman kararlılık gösteremese bile Tanrı tarafından her defasında kurtarılır, ta ki bir kararlılık timsali olsun ve bir En İleri Teslim Olana dönüşsün. Üst cennetin boyut kazanmış bir cennet olmasına benzer şekilde bu kişi, isteyerek teslim olma kararına boyut kazandırarak aşkla teslim olan, ilahi aşkı duyumsayabilen kişidir. Bu kişi olmamız dileğiyle…
[3:8] “Rabbimiz! Mademki bize rehberlik ettin, kalplerimizin tereddüte düşmesine izin verme. Bize rahmetini yağdır; Sen Bahşedicisin.
Eqimus Salat: Namazı kılalım.
Hutbe: Emir
0 Yorum