1989 - Ekim Ayı
ARAPLAR
& MATEMATİK
* Araplar, Kuran'ın
anlaşılması kolay olan karşı konulmaz matematiksel mucizesini anlamakta neden çuvalladılar?
* Kendi itirafları: Araplar
Kuran'ın ilk ayeti olan Besmele'nin harf sayısını sayamadılar. (18 veya 21
harften oluştuğuna karar verdiler!!!)
* Eğer Araplar Kuran'ın kodunu
anlayabilselerdi, sahip oldukları geniş kaynakları Kuran'ın gerçekten de
Tanrı'nın kelamı olduğuna dünyayı ikna etmek için kullanırlardı.
* İlâhî müdahalenin kanıtı: Dünyadaki
her ulustan birçok insan Kuran'ın insanüstü matematiksel kodunu anlarken, tek
bir Arap bile Mucizeyi anlamıyor.
Tucson.
Çarşamba, 9 Ağustos 1989
FITZ
Bu yüzyılın en şaşırtıcı olgularından
biri, Arapların Kuran'ın anlaşılması-kolay-ama-taklidi-imkânsız olan mucizevî
matematiksel kodunu anlayamamış olmalarıdır. Kuran'ın matematiksel yapısı en büyük
mucizelerden biridir (74:35) ve bu nedenle er ya da geç tüm dünyayı ele
geçirmeye mukadderdir. Dünyadaki tüm uluslardan binlerce insan bu müthiş mucize
ile nimetlendirilmiş durumda; ancak içlerinde tek bir Arap bile yok.
İlâhî
Müdahale
Kuran'ın matematiksel
mucizesi o kadar basit, o kadar geniş ve girifttir ki, ilkokul çağındaki bir
çocuk bile bunu kolayca takdir edebilir. Dolayısıyla, herhangi birini bu
olağanüstü matematiksel olgunun mucizeviliğini anlamaktan ve tam olarak takdir
etmekten alıkoymak için ilahi müdahaleden daha azına gerek yoktur.
Tanrı bizi gerçekten de
Kuran’ın O’nun dünyaya Son Ahiti olduğuna dair tartışmasız olan fiziksel
kanıtlarla nimetlendirmiştir. Her Müslüman böylesine diz çöktürücü bir kanıtı dünyaya
coşkuyla sunardı. Peki Araplar ne yaptı?! Aslına bakılırsa Kuran’ın mucizesini
desteklemek için değil, onunla savaşmak için her yıl milyonlarca dolar bütçe
ayırdılar. Bunun sonucu, Kuran'ın Muhammed tarafından uydurulduğuna inananlar
için sürekli bir başarıdır.
Arapların nesi var?
Tanrı Kuran'ın eksiksiz,
mükemmel ve tamamen detaylı olduğunu defaatle belirttiğinde O’na inanmadılar
(6:19, 38, 114). Sonuç olarak,"Hadis" ve "Sünnet"
adı verilen şeytani kutsal metinler lehine Kuran’ı terk ettiler. Böylece
Tanrı’nın lanetini üzerlerine çektiler ve Kuran'dan uzaklaştırıldılar – onlar
Kuranî hiçbir şeyi asla anlayamazlar.
Öte yandan!
Yüce Yaratıcımız, "Ancak
akıl sahibi olanlar dikkate alır" demiştir (13:19). Arapların, istisna
olmaksızın, bu konuya dikkat etmemiş olmaları onların zekâ seviyelerini
yansıtıyor. 1’nci sayfada yer alan karikatür Amerika'daki hemen hemen her
gazetede yayımlandı; Arapların "Temel Matematik" konusunda bir öğretmene
ihtiyaç duyduğunu ilan ediyor. Hiç şüphesiz bu, Arapların O’nun matematiksel
mucizesini anlamakta başarısız olduklarını dünyaya bildirmek için yapılan ilâhî
bir müdahaledir.
Kabul Edilemez Bahane
Bazı Araplar, Kuran'ın
matematiksel mucizesini, Reşad'ın elçiliğini kanıtladığı için reddettiklerini
bildirdiler ["Reşede" kök kelimesi Kuran'da 19 kez geçmektedir]. Bu
bir saçmalık, çünkü 5 yıl boyunca mucizeyle ilgili ilk duyurumun başlığı şuydu:
"Muhammed'in Daimî
Mucizesi".
Fakat Araplar hâlâ mucizeyi
görmekte ya da anlamakta başarısız oluyorlar - hâlâ Besmele'nin
harflerini sayıyorlar. Bu da onların Tanrı’ya ve O'nun Kuran mucizesine olan
gerçek inançsızlıklarını kanıtlamaktadır. Tanrı'nın sonsuz bilgeliği gerçeği
kademeli olarak sundu.
Araplar Tanrı'nın Rahmetinden Kovuldular
Bu hiçbir şekilde benim şahsi
görüşüm değildir; bu, "Muhammed" başlıklı surede (47:38) Tanrı’nın iddiası
ve vaadidir. Tanrı Arapları, eğer yüz çevirirlerse, onları lütfundan kovacağı ve
yerlerine daha iyi insanlar getireceği konusunda uyarmıştır. Arapların Şeytan’ın
Hadis ve Sünneti uğruna Kuran'ı terk ettiklerine dair hiç kuşku yoktur.
Kuran spesifik olarak
Arapların Kuran'ı terk ettiklerine dair kehanette bulunur (25:30).
Basit Bir Test
Bunun ırkçı bir başyazı
olduğunu düşünmemeniz için aşağıdaki soruları herhangi bir Arap'a somanız
yeterli:
1. Kuran'ın ilk ayetinde kaç
harf vardır? [7 yıl süren sayımdan sonra Besmele'nin ya 18 ya 21 ya da
22 harften oluştuğunu iddia ediyorlar, asla 19 değil! Böylece bilmediklerini
itiraf etmiş oluyorlar].
2. Kuran'daki sure sayısı
19'un katı mıdır? [İpucu: 114 = 19x6].
3. "Hadis" ve
"Sünnet"e göre Tanrı bir güne 50 vakit namaz tayin etmiş (Musa,
Muhammed'in Tanrı ile pazarlık yapmasına yardım etmiş, ta ki O bu namazı 5'e
indirene kadar). Muhammed'in bir günde 50 vakit namazı kabul ettiğini iddia
ederler. Soru şudur: "50 vakit namazı ne sıklıkla kılmanız gerektiğini
biliyor musunuz?" [her 28 dakikada bir, gece gündüz, uyumak ya da yemek
yok vs.!!]
4. Arapların şeriat yasalarına
göre, bir kadının parmağını kesen kişi ona 10 deve, iki parmak için 20 deve, 3
parmak için 30 deve ve 4 parmak için 20 deve ödemek zorundadır!! Bu, üç parmağı
kesen bir kişinin, daha ucuz bir ceza için bir parmağını daha kesmesi gerektiği
anlamına mı geliyor?
5. 1990/1410 yılında Ramazan
ayının hangi gün başlayacağını biliyor musunuz?
6. Arapların Hadisine
göre, "peygamberin 9 karısı ve 30 erkeğin cinsel isteği vardı!!!"
Asıl soru şu: Diğer 21 istekle ne yaptı?
7. Araplara göre İbn Hanbel,
ravi zincirleri de dâhil olmak üzere 1.000.000 Hadis ezberlemiştir! Bu
kaç kitaba eşittir? Ne kadar zaman almıştır? Peki o Hadislere ne oldu?
8. Araplar, Peygamber'in
örnekliğini (Sünnet) sıkı sıkıya izlememiz gerektiğini iddia ederler. Ayrıca
Peygamber'in okuma yazma bilmeyen bir adam olduğunu iddia ederler. Araplar
cehalet örnekliğini mi takip ediyorlar? Bu yüzden mi matematiksel olarak
cahiller? Ebu Leheb'in de sakalı olduğunu biliyorlar mı?
7:146, 17:45, 18:57,
27:82-84, 47:38'i okuyunuz
İNSAN FAKTÖRÜ
*
Yahudilerin, Hristiyanların, Müslümanların, Hinduların, Budistlerin, Sihlerin,
Bahailerin vs. ortak bir yönü var: Hepsi Tanrı’ya tapıyorlar.
*
Çoğu savaş, İnsan Faktörü yüzünden din
adına yapıldı.
*
(İsa, Muhammed, Meryem, azizler, bilginler vs.) "İnsan Faktörü"nün
putlaştırılması insan ırkını böler.
* Tapınmamızı YALNIZCA Tanrı'ya adar ve İnsan
Faktörünü unutursak, tek bir insanlık ailesinde birleşmiş oluruz.
*
İsa, Meryem, Buda, Muhammed ve gerçek azizler bizden YALNIZCA Tanrı’ya tapmamızı
istemişlerdir.
*
Tanrı, YALNIZCA Kendisine tapınanlar için mutlu ve huzurlu bir yaşamı garanti
eder.
Reşad Elçiliğini Neden Duyurdu?
Aralarında en yakın ve en
sevdiğim dostlarımın da bulunduğu bazı insanlar şunu sordu: "Reşad bu
duyuruyu neden yaptı? Neden kimseyi Tanrı'nın elçisi yapmadan sadece Tanrı'ya
tapınamıyoruz?!"
Tanrı inancı, Tanrı'ya
inanmayı gerektirir. Tanrı'ya inandığınızda ve yalnızca O'na tapındığınızda,
Tanrı'nın söylediği her şeye iman etmeniz gerekir. Örneğin, Tanrı bize
meleklerin var olduğunu söylemiştir. Bu nedenle Tanrı'ya inanmalıyız;
meleklerin var olduğuna inanmalıyız. Tanrı bize elçiler gönderdiğini
söylemiştir; Musa'nın, İsa'nın, Muhammed'in vs. O'nun elçileri olduğunu
söylemiştir. Bu nedenle, Tanrı'ya inanmalıyız ve O'nun elçilerine inanmalıyız
(2:285). Tanrı bize İblis isimli bir şeytanın olduğunu ve Tanrı'ya inanmamız
gerektiğini söyledi.
Tanrı bize 33:40'ta
Muhammed'in son peygamber, mesaj-taşıyan bir elçi (Nebi) olduğunu, ancak son
elçi (Resul) olmadığını söylemiştir, bu yüzden Tanrı'ya inanmalıyız -
Muhammed'in son elçi olmadığını bilmeliyiz.
Belirgin bir biçimde, 3:81’de
Tanrı bize, tüm peygamberler tüm kutsal yazıları ilettikten sonra bir elçinin
gönderileceğini söylemiştir. Bu elçi, Tanrı'nın Antlaşma Elçisi, tüm
peygamberlerin misyonlarını tek bir mesajda bir araya getirecek ve tüm
imanlıları YALNIZCA Tanrı'ya tapmanın ve insanların sözleri yerine YALNIZCA
Tanrı'nın sözüne sarılmanın bayrağı altında birleştirecektir.
Tanrı’ya gerçekten
inanıyorsak, O’nun söylediklerine inanırız ve bu nedenle de Tanrı’nın Antlaşma
Elçisi’ne inanırız. Aslında Tanrı bize, Muhammed'den sonra Tanrı'nın Antlaşma
Elçisi'nin geleceğine inanmayanların imanlılarla birlikte olmadıklarını ve
artık Müslüman olmadıklarını net bir dille söyler (3:81-85). 49:14'te gerçek imanlıların
"Tanrı'ya ve elçisine iman edip hiçbir şüphe barındırmayanlar"
olduğunu görürüz.
Bu elçi neye benziyor?
Nitelikleri nelerdir? Kanatları olan bir süper insan mı? Kuran'da bize
Tanrı'nın elçilerinin sizin ve benim gibi insanlar olduğu söylenir (5:75,
14:11, 18:110, 21:8, 25:7, 25:20, 41:6)
Tanrı’dan bir rahmettir ki kafa
yormak ya da tahmin etmek zorunda değiliz. Tanrı, Kendi Antlaşma Elçisi'nin adını,
"Reşad Halife" olarak ayrıntılarıyla yazmıştır. Ve Tanrı’nın kanıtı
hiç de muğlak/anlaşılması güç değildir. Yeni çevirimin Ek 2’sinde
detaylandırıldığı gibi, Reşad Halife’nin elçi olduğuna dair deliller diz
çöktürücüdür.
Neden Duyuru?
Elçiliğimi duyurmak benim
fikrim değildi; bu, Yüce Tanrı'nın bir emriydi. Sekiz yıl boyunca, bir
duyurunun gerekli olmadığına inananlarla aynı görüşleri savundum. Eskiden şöyle
düşünürdüm: Duyuru yapmak neden gerekli? Neden elçilik hakkında hiçbir şey
duyurmadan Tanrı'nın sözünü vaaz etmeyelim, YALNIZCA Tanrı'nın sözüne
sarılmayalım ve YALNIZCA Tanrı'ya tapınmayı vaaz etmeyelim ki? O cehalet
günlerinde böyle bir duyuru yapmakta direndim. Sonunda bana Tanrı'nın elçiliği
görevini yerine getiremeyecek kadar korkak olduğum söylendi. Kovulmuştum. Bütün
bir gece tövbe etmekle, ağlamakla, özür dilemekle ve söz vermekle geçti. Kendi
çocuklarımı ve en iyi arkadaşlarımı kaybetme pahasına da olsa bu duyuruyu
yapmam gerektiğine dair sağlam bir inanca ulaştığımda, eski halime döndüm.
Ertesi gece, bir Ramazan gecesinin şafak-öncesi/sahur yemeğinde kızımla
konuştum ve olabildiğince diplomatik yaklaşmaya çalışıyordum. Kızım sözümü
kesti, "Ne demeye çalışıyorsun Baba? Senin Tanrı'nın elçisi olduğunu başından
beri biliyordum." Çevremdeki tüm imanlılardan aynı tepkiyi aldım. Beni
uzun süredir tanıyorlardı ve deli bir adam olmadığımı biliyorlardı. Tanrı
hakkında yalan söyleyen ya da sahte elçilik iddiasında bulunan bir kişinin,
Tanrı'ya ya da ahirete inanmayan bir kişi olması gerektiğini fark ettiler; yaptıklarının
hesabını vermek üzere Yargı Günü’nde Tanrı'nın huzuruna çıkmayı beklemeyen bir
kişi.
Bu duyuru, gerçek imanlıları
Tanrı'dan başka bir tanrıya sahip olanlardan ayırmada kritik bir rol
oynamıştır. 45:23'ten egonun birçok insanın tanrısı olduğunu öğreniyoruz.
İnsanları Tanrı'ya inanmaktan ve O'nun öğretilerine kulak vermekten alıkoyan
şey egodur. İnsanların başka bir insanı Tanrı’nın elçisi olarak kabul etmekten
alıkoyan şey egodur (6:8-9, 11:27, 17:94, 23:34, 38:4, 54:24). Bu duyuru, Tanrı
yerine kendi egolarına tapanları ayıklamak için gerekliydi. Ağızlarıyla
kendilerinin imanlı olduğunu söyleyen ancak Reşad Halife’nin Tanrı’nın Antlaşma
Elçisi olduğuna dair Tanrı’nın kanıtlarını şüpheyle karşılayan ya da bunu
reddedenleri ayıklamak icap ediyordu.
Son olarak, 57:13-14 ayetleri
üzerinde tefekkür etmeliyiz: "İkiyüzlü erkekler ve ikiyüzlü kadınlar Yargı
Günü iman edenlere, 'Biz sizinle birlikte değil miydik?’ diyecekler. İmanlılar
ise, 'Evet ama siz kendinizi kandırdınız, uzun süre beklediniz, tereddüt
ettiniz, şüphe duydunuz ve hüsnükuruntularınız (boş laflar) sizi saptırdı'
diyecekler."
Farz edelim ki hastalandınız
ve birinden tavsiye almaya gittiniz ve o da size biraz ilaç verdi. Bu birkaç
kez gerçekleşince, o kişiye bir doktor olarak güvenmeye başlarsınız. Ancak
doktorunuz nitelikli bir hekim olduğunu resmi bir sertifika ile açıklamadığı
sürece, doktorunuz hakkında şüphe ve endişe duymaya devam edersiniz. Aynı
şekilde elçiliğin ilanı, iman edenlere bir şarlatanın kurbanı olmadıkları hususunda
güvence verir; kanıtlanmış ve ilan edilmiş elçisi aracılığıyla Tanrı’nın rehberliğini
takip ettiklerinden emin olmalarını sağlar.
Şüphenin Üstesinden Nasıl Gelinir?
Şu 3 kritik soruyu sorun:
1. YALNIZCA Tanrı’ya tapmayı
savunuyor mu?
2. Tanrı-vergisi bir kanıta
sahip mi?
3. Bundan herhangi bir para
kazanıyor mu?
SÖZÜN
ÖZÜ
Edip
Yüksel
Salman
Rüşdi Bağlantısı
1989'un en önemli
olaylarından biri Salman Rüşdi meselesiydi. Tam altı hafta boyunca, Rüşdi ve
kitabı dünyadaki tüm gazetelerin, televizyon ve radyo haberlerinin
manşetlerinde yer aldı. Türkiye’de bu haberi duyduğumda aklıma gelen ilk şey,
Reşad ve onun yeni Kuran çevirisi ve 9:128-129 şeytan ayetlerinin çarpıcı keşfi
oldu. İstanbul'da yaptığımız Kuran çalışmalarımızdan birinde, imanlılara burada
mutlaka ilahî bir plan olduğunu ve Reşad ile Rüşdi arasında gayet açık bir
sembolik bağlantı olduğunu söyledim. Her iki isim de Kuran'da 19 kez geçen aynı
kökten gelmektedir. Hem Salman Rüşdi hem de Reşad Halife’nin isimlerinde aynı
sayıda harf bulunmaktadır, hem İngilizcede (her biri 13 harf) hem de Arapçada
(her biri 9 harf). Rüşdi’nin kitabının başlığı (Şeytan Ayetleri) 1985
senesinden bu yana Reşad tarafından araştırılan ana konu olmuştur. (Reşad
9:128-129'un Şeytan Ayetleri olduğunu Mart 1985 tarihli MUSLIM PERSPECTIVE'te
yayınlamıştır).
Gruba, şeytanın insanların
kafasını karıştırmak ve Reşad'ın Rüşdi ile karıştırılmasını istediğini söyledim
(tıpkı 19 temelli mucizenin bir Bahai tertibi olduğunu iddia etmek gibi).
Reşad, Şeytan Ayetlerini çıkardıktan sonra yeni çeviriyi arındırılmış Arapça
metinle birlikte yayınlamayı planlıyordu.
Arkadaşlarım bu konuya ciddi
bir ilgi göstermediler. Ancak dört gün sonra teorim doğrulandı. Sözde 38
Müslüman ulema, Rüşdi felaketinin başkanlığında Suudi Arabistan'da toplandı ve
sonuçta hem Rüşdi'yi hem de Reşad'ı kınadı ve öldürülmeleri çağrısında bulundu!
Bu toplantı 19 Mart'ta
yapıldı ve katılan 'Ulema' sayısı 19x2 idi. Toplantıları tüm Müslüman
dünyasında manşetlere taşındı.
Daha sonraki gelişmeler,
Tanrı'nın planına göre Rüşdi'nin olayı ile Reşad'ın yapacağı çeviri arasındaki
bağlantıya ilişkin tüm şüpheleri ortadan kaldırdı. Birkaç gün sonra
"Article 19" adlı uluslararası örgüt Salman Rushdie'yi savunmak için
bir kampanya başlattı (BM İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 19. Maddesi ifade
özgürlüğünü garanti altına alır). Tüm dünya birçok ünlü yazarın, arkalarında
kocaman bir "19 "dan başka bir şey taşımayan büyük bir afişle
Rüşdi'yi savunduğunu gördü. Bunu gördüğümüzde tüm şüpheler ortadan kalktı.
Rüşdi meselesi kesinlikle bu yüzyılın en büyük olayına hazırlık için ilahi bir
plandır: Arındırılmış Kuran'ın ve onun yetkilendirilmiş İngilizce versiyonunun
yayımlanması.
Rüşdi'nin doğum gününün 19
Mart, Reşad'ın doğum gününün ise 19 Kasım olduğu ortaya çıktı. Rüşdi'nin kitabı
19.95 dolara (95 = 19x5), Reşad’ın yeni çevirisi ise 57.00 (19x3) dolara
satılıyor.
İran-Rüşdi raundu sona erdi
ve şimdi Araplar-Reşad raundunu bekliyoruz. Reşad/Araplar çatışmasının sonucu
Kuran'da önceden bildirilmiştir (Bkz. 37:171-173, 40:51, 58:21, 86:15-16,
110:1-3).
Kureyş ve günümüz Muhammedilerî
Eskiden Kureyş'in heykellere
taptığına inanırdım. Ancak Kuran'ın dikkatli bir incelemesi, bunun
Muhammedilerin kendi putperestliklerini haklı çıkarmak için uydurdukları
şeytani bir hile olduğunu ortaya koymaktadır. Bu sayede şöyle söyleyebiliyorlar,
"Biz heykellere tapmıyoruz. Biz puta tapanlardan değiliz." Kuran
57:14'te belirtildiği gibi, onlar hüsnükuruntu ile aldatılmaktadırlar. Kuran'ın
hiçbir yerinde Kureyş'in heykellere (Arapçada Esnaam) taptığını görmüyoruz.
Aksine, Kuran Kureyşli puta tapanlara sadece "Allaat, Al-'Uzzah ve
Menat'ın isimlerini uydurduklarını" söyler (53:23). O puta tapanlar bu isimleri
uydurdular ve onları Tanrı’nın kızları olarak gördüler (Tanrı yüceltilsin).
Onlar Allaat, Menat ve Uzza'nın şefaatine inanıyorlardı, tıpkı bugün Muhammedîlerin
Muhammed'in aracılığına (Şefaat) inandığı gibi.
Muhammedilerin kendi putperestliklerini meşrulaştırmak için puta tapmayı yeniden tanımlama girişimleri geri tepmiştir.
En Sahih Hadisleri
Bunun, Peygamber'in son vaazı
(Hutbesi) olduğu iddia edilmektedir (Veda Hutbesi). Bu büyük ve tarihi olay
Müslim, Muvatta', İbn Mace, Ebu Davud, Ahmed İbn Hanbel gibi birçok önemli
Hadis kitabında yer almaktadır. Büyük sorun şudur: Bu kitaplar, 100.000 tanığın
şahit olduğu bu tarihi vaazdan çok farklı üç öğretiyi aktarmaktadır (hadislerin
çoğuna 2 veya 3 kişi şahit olmuştur). Aslında, bu çok önemli vaazın ana konusu
birbiriyle çelişen üç emir vermektedir. İşte Peygamber'in söylediği iddia
edilenler:
(1) "Size uymanız gereken
iki şey bırakıyorum, Kuran ve sünnetim" (Muvatta' 46/3'e göre).
(2) "Size Kuran'ı ve
akrabalarımı (Ehl-i Beyt) bırakıyorum" (Müslim 44/4, #2408, İbn Hanbel
4/366'ya göre).
(3) "Ben size Kuran'ı
bırakıyorum, ona sarılın" (Müslim 15/19, #1218, İbn Mace 25/84, #3074'e
göre).
Bu üçünden hangisi
doğru?!! Onların en sahih Hadislerine güvenebilir miyiz? Kuran’ın yanında hangi Hadise güvenebiliriz (45:6)?