1989 - Eylül Ayı
Editoryal
Neden
İsim Değişikliği?
Bu bültenin yeni adı artık ‘’MUSLIM
PERSPECTIVE (MÜSLÜMAN PERSPEKTİFİ)’’ yerine ‘’SUBMISSON PERSPECTIVE
(TESLİMİYET PERSPEKTİFİ)’’.
Bu, ciddi değişikliklerin gelişine
işaret eder ve yeni bir birleşme çağını müjdeler. Bu andan itibaren
tapınmalarını YALNIZCA Tek Gerçek Tanrı’ya adayan tüm inananlar, ‘’Tek
Gerçek Din’’ bayrağı altında güçlerini birleştireceklerdir (Kuran 2:62, 3:19,
85, 113; 5:69).
Bu, basitçe bir insanın ya da
bir insan topluluğunun yeni parlak bir fikri değildir; kaçınılmaz olarak gerçekleşecek
olan ilahi bir plandır – Tanrı tüm imanlıların kalplerini mesaja açık hale
getirecektir. En Merhametli Olan, Tanrı’nın birleştirme ve arındırma mesajını
iletmesi için Kendi Antlaşma Elçisi’ni göndermiş bulunuyor (Malaki 3:1, Kuran
3:81).
Önümde yolu açması için
elçimi gönderiyorum; Antlaşma Elçisi. Onun geldiği güne kim dayanabilir? O
ortaya çıktığında kim ayakta durabilecek? Maden arıtanın ateşi, çamaşırcının
küllü suyu gibi olacak. O, oturacak ve
arındırıp temizleyecek.
[Malaki
3:1-8]
Tanrı şunu diyerek
peygamberlerle bir antlaşma yaptı, “Size kutsal yazı ve bilgelik vereceğim.
Daha sonra, mevcut tüm kutsal yazıları doğrulamak için bir elçi gelecek. Ona
iman edecek ve onu destekleyeceksiniz...”
[Kuran
3:81]
Birleşme ajandasının en önemli maddelerinden biri Tanrı’nın halkının yani birleşmiş imanlıların ismidir. ‘’Müslüman’’ ve ‘’İslam’’ kelimeleri bir isim DEĞİLDİRLER; bunlar sırasıyla ‘’Teslim Olan’’ ve ‘’Teslimiyet’’ anlamına gelen Arapça kelimelerdir. Nuh, İbrahim, Süleyman ve hatta cinler "İslam"dan ve "Müslüman"dan bahsettiklerinde Arapça konuşmadılar; kendi anadillerini kullanıyorlardı. Lütfen bu ayetleri okuyun: 2:131; 7:126; 10:72; 22:78; 27:31, 42; 28:53; 72:14. İsa'nın havarileri "Müslüman" olduklarını söylediklerinde bunu Arapça söylemediler (3:52). Hristiyan bir Arap’a Arapçada ‘’Nasrani’’ denir. Ancak İngilizce konuşurken bu Arapça kelimeyi kullanmayız. Bu ‘’tanımları’’ ‘’isimlere’’ çevirip, ardından ‘’İslam’’a ve ‘’Müslümanlar’’a kötü isimler vermek, şeytanın bir planı olmuştur. Artık şeytanın ayağının altındaki halıyı çekmenin zamanı geldi.
Görselde
Yazanlar:
(BEN
YALNIZCA TANRI’YA TESLİM OLAN
BİRİYİM)
Devam Eden
Araştırmaların Sonuçları
SAHTE AYETLER 9:128-129’UN TARİHİ
Gerçek, sahte doktrinin satır
aralarında bile baskındır. İznik Doktrini (MS 300 civarı) İsa Mesih ve onun
mesajı hakkındaki gerçeği karıştırmaya çalıştı, ancak gerçek hâlâ baskındır:
Tanrımız Rab tek Tanrı'dır!
Tanrınız Rab'be bütün yüreğinizle, bütün canınızla, bütün aklınızla ve bütün
gücünüzle tapınacaksınız. [Markos 12:29]
Gerçek, kanonik dört İncil’de
hâlâ baskın konumdadır. Yuhanna 20:17 İsa'nın Tanrı, Tanrı'nın oğlu ya da üçlü
birliğin bir üçüncüsü olmadığını hâlâ açıkça ilan etmektedir.
(1) Don Cupitt, İlahiyat
Fakültesi Öğretim Görevlisi ve Emmanuel College, Cambridge Dekanı, (2) Michael
Goulder, Birmingham Üniversitesi İlahiyat Bölümü Personel Öğretmeni, (3) John
Hick, Birmingham Üniversitesi İlahiyat Profesörü , (4) Leslie Houlden, Ripon
College Müdürü, Cuddesdon, Birleşik Krallık, (5) Dennis Nineham, Keble College
Müdürü, Oxord, (6) Maurice Wiles, İlahiyat Profesörü ve Christ Church Kanonu,
Oxford ve İngiltere Kilisesi Doktrin Komisyonu ve (7) Birmingham Üniversitesi
Yeni Ahit Çalışmaları Öğretim Görevlisi Frances Young gibi aydınlanmış
Hıristiyan akademisyenler, Hıristiyan Kutsal Yazılarını bugünkü haliyle
inceleyerek gerçeğe ulaştılar.
Uzun yıllar süren özenli
çalışmanın ardından, bu seçkin akademisyenler ‘’İsa’nın (Elçilerin İşleri
2:21’de sunulduğu gibi) ilahi amaç dâhilinde özel bir rol için ‘Tanrı
tarafından onaylanmış bir adam’ olduğu sonucuna vardılar. (bkz. THE MYTH OF
GOD INCARNATE, Westminster Press, Philadelphia, 1977).
İsa'yı kendi iradesi dışında
putlaştıranlar her zaman dolambaçlı, dolaylı ifadelere dayanırlar ve bu
ifadelerin uzaktan zorlama bir sonuca bağlanması gerekir. Müslüman ya da
Hıristiyan olsun, puta tapanlarla sık sık karşılaştığımda, onlardan bana
İncillerde İsa'nın Tanrı olduğunu belirten doğrudan bir ayet ya da Muhammed'in
adının Tanrı'nın adıyla birlikte anılması gerektiğine dair bir Kuran İfadesi
göstermelerini istiyorum, ancak henüz bir tane bile bulamadılar. Öte yandan,
İnciller ve Kuran, gerçeği ifade eden açık ayetlerle doludur (bkz. Matta
7:21-23, 27:46; Markos 10:17-18, 15:34; Yuhanna 11:41-42; Kuran 3:18, 39:44-45,
47:19).
Hakikat her zaman batılın
arasından sıyrılır ve galip gelir (Kuran 17:81). İlk Muhammedîler, 9:128-129
sahte ayetlerini ekleyerek Kuran'ı tahrif etmeye çalıştıklarında, Tanrı'nın
Kuran'ı mükemmel bir şekilde koruma yasası böyle bir girişimin tartışmasız bir
şekilde açığa çıkarılmasını gerektirmiştir (Kuran'ın yeni çevirisinde Ek 24'e
bakınız).
Tarih
Bu makalede, sahte 9:128-129
ayetleriyle ilgili çeşitli tarihsel anlatımlar aracılığıyla gerçeğin ortaya
çıktığını gösteren belgeleri sunuyorum. Burada El-Suyuti'nin klasik referansı
olan EL-İTKAN'dan (AL-Azhareyah Edition, Kahire, 1318 H., Cilt 1) ilgili iki
ifadeyi yeniden yayınlıyorum. 28’nci sayfada sahte ayetleri eklemeye yönelik
ilk girişimin Peygamber'in vefatından hemen sonra gerçekleştiğini görüyoruz.
Bu, 59. sayfada doğrulanmıştır. 28’nci sayfada okuyoruz.
ARAŞTIRMA
Edip Yüksel’den
Kuran’ın en eski
nüshalarından biri İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Geyik
derisi üzerine Kufî tarzında yazılmış olan bu nüshanın Ali bin Ebu Talib’in şahsi
nüshası olduğu rivayet edilmektedir. Sahte 9:128-129 ayetlerinin ilk ortaya
çıkışını araştırırken, bilinen en eski nüshaya bakmak istedim. Bu kitabı
‘’Fatih 18’’ numarası altında buldum ve 9. sure ordaydı. Ancak 9. Surenin son
üç sayfası dikkat çekici bir şekilde koparılmıştı. Sadece bir sayfa çıkarılmış
olsa sayfa başına düşen kelimeleri kolayca hesaplayabilirdim. Ancak fail, sahte
ayetlerin var olmadığı gerçeğini örtbas etmek için bu 3 sayfayı açıkça
çıkarmış.
SORU
İsmail
Barakat’dan
Muhammedîler, Kuran’a ait
olmadığına dair karşı konulmaz delillere rağmen, 9:128-129 sahte ayetlerine
inatla tutunmaktadırlar. Sahte ayetlerin ortaya çıkarılmasının, Kuran’ı koruma
yönündeki ilahi vaatle çeliştiğini iddia ediyorlar! Böylece, Kuran’ın ‘’Kuran’’
başlıklı mürekkep ve kâğıttan oluşan fiziksel bir kitap olduğunu düşünürler. O
zaman onlara bir soru yönelteyim: ‘’Kuran’ın iki farklı versiyonunu da
tanıyorsunuz – Hafs Versiyonu ve Warsh Versiyonu. Ve Kuran başlıklı mürekkep ve
kâğıda batılın giremeyeceğini iddia ediyorsunuz. Hangi versiyon yanlış, Hafs mı
Warsh mı? Doğru olan hangisi? Yanlış versiyon nasıl ortaya çıktı?
GERÇEK
İMANLILAR
Gerçek imanlıları tanımak
için, sadece Peygamber’in tarihi üzerine tefekkür etmemiz yeterlidir. Üç yıl
boyunca Kuran’ı gizlice vaaz etti. Mesajı topluma ulaştığında, puta tapanlar
Muhammed’e ve takipçilerine zulmettiler – onlara hakaret ettiler, onlara aptal
budalalar dediler (2:13), boykot ettiler, 3 yıl boyunca Mekke’den sürdüler,
Peygamberi taşladılar, imanlıları Habeşistan’a kadar kovaladılar, sonra
Peygamberi öldürmeye kalkıştılar; o da Medine’ye kaçmak zorunda kaldı. İşte böyleydi
gerçek imanlılar. Aynısı, bugün Tanrı’nın Antlaşma Elçisi’nin başına
gelmektedir. Kuran, kişinin anne babasını taklit etmesini kınamaktadır.
Ebeveynlerinden dolayı Muhammed'in Tanrı’nın elçisi olduğuna inananların çoğu
aslında kâfirdir.
Cebrail Aracılığıyla; bu
ilahi duyuruyu yapmakla emrolundum:
MİLYONLARCA
İMANLI BEN ÖLDÜKTEN SONRA BİLECEK
ki ben, Yahudilerin beklemiş
olduğu Kurtarıcıyı, Hristiyanların beklemiş olduğu Mesih’i, Müslümanların
duasını ettiği Mehdi’yi temsil ediyorum… Ben Tanrı'nın Antlaşma Elçisi’yim
[Malaki 3:1-8, Kuran 3:81].
NE
BİLGELİK AMA!
Suudi Arabistan'ın meşhur
Şeyh Bin Baz'ının editörlüğünde Kuveyt'te FURKAN adında yeni bir dergi çıktı.
Derginin 4. sayısının 61.
sayfasında, namaz sırasında konsantrasyon eksikliği sorununa ilişkin aşağıdaki
tavsiyeyi okuyoruz: FURKAN, Peygamberin bir Hadiste bu sorunun "Hınzıb"
adlı şeytandan kaynaklandığını söylediğini belirtir. Hınzıb'dan kurtulmak için
namaza başlamadan önce sol tarafınıza bakmalı ve "Senden Tanrı’ya
sığınırım Hınzıb" demelisiniz. Sonra sol omzunuzun üzerinden üç kez
tükürmelisiniz!!!
İşte bunu bizzat Peygamberin
kendisinden duydunuz!!! Ama merak ediyorum: Hınzıb her yerde var mı? Ya namazda
solumda duran kişi benden büyükse; yine de üç kez tükürecek miyim?
MEYDAN
OKUMA DEVAM EDİYOR
Mayıs 1988'de ilahi emirle Tanrı’nın
Antlaşma Elçisi olduğumu (3:81) duyurduğumdan bu yana, elçiliğimi destekleyen yüzlerce
tartışılmaz matematiksel ve Kurani kanıt sundum. Perspective'in Şubat 1989
tarihli sayısında, inkarcılara neden Tanrı’nın elçisi olamayacağıma dair
"BANA BİR TANE İYİ NEDEN GÖSTERİN" (19 harf) diye meydan okudum.
Austin (Texas) Camii Başkanı Bay
Sabah El-Deen Karam, 9 Temmuz 1989 tarihli mektubunda, iki iyi neden olduğuna
inandığı şeyleri gönderdi. Ona göre, 21:107 ve 17:15 ayetleri şunu
kanıtlamaktadır: "Ne sen, ne de bir başkası Tanrı’nın elçisi olamazsınız,
çünkü tüm insanlığa gönderilen o elçiyi, o son elçiyi nihai azap, yani Diriliş
Günü izleyecektir. O günün henüz gelmediği açıktır."!!!
Bay Karam ekliyor:
"Ayrıca Kuran'da 19'un katları şeklinde geçen Reşad ve Halife kök
kelimelerine gelince, muhtemelen Kur'an'daki her kelimenin kökünün 19'un katları
şeklinde geçtiğini fark etmemişsinizdir! Yani her Müslüman ismi için geçerli
olan bu durum sizinki için de geçerli."
Hemen Sayın Karam'ın kök
kelimesini kontrol ettim ve ilk ismi "Sabah "ın kökünün 19'un katı olmadığını,
45 kez geçtiğini gördüm. "Karam" soyadının kökü 48 kez geçiyor, 19'un
katı değil. Göbek adı "Deen" bile 94 kez geçiyor, 19'un katı değil.
Sanırım adı bir Müslüman adı değil.
Böylece,
meydan okuma devam ediyor.
Hâlâ bekliyorum.
DÜNYANIN HER KÖŞESİNDEN İMANLILAR
Dünyanın her köşesinden gelen
mektuplar akmaya devam ediyor ve her gün beni mutlu ediyor. Her Şeye Kadir Olan
tarafından gerçekten nimetlendirilmiş olan gerçek inananların, hayatın her
kesiminden, dünyanın her köşesinden geldiğini görmek son derece yüreklendirici.
Nijerya’dan
Sevgili Tanrı’nın Elçisi,
Allah sizi nimetlendirsin ve size
rehberlik etsin. Okuduğum kitaplarınızdan, dergilerinizden ve yayınlarınızdan
sizin kuşkusuz bir şekilde Allah’ın (SWT) elçisi olduğunuza ikna oldum. Geleneksel
Müslümanların yazdığınız ya da söylediğiniz çoğu şeyi kabul etmesi kuşkusuz ki
zor olacaktır. Bunun nedeni; onlara yanlış Şehadetin, iletişim dualarını (Namazı)
yerine getirmenin yanlış metodunun, abdest almanın yanlış metodunun öğretilmesi
ile Peygamberi kendi iradesi dışında putlaştırmanın öğretilmesidir. Onlara
Kuran ile tamamen çelişik olan başka pek çok şey öğretildi. Eskiden
gelenekçilerin grubuna mensuptum. Ancak Tanrı, sonsuz merhameti ve bilgeliğiyle
bana gerçek rehberliği ve ışığı gösterdi.
Elhamdülillah, Allahu Ekber.
Avustralya’dan
Artık
resmîleşti:
Muhammedîlerin
İddiası:
Tanrı’nın
İki Kitabı;
Kuran
ve Hadis!!!
Sevgili Kardeşim Rashad:
Az önce bana Singapur
Müslümanlığa Dönenler Derneği'ni ziyaret etmemin ÖMÜR BOYU yasaklandığı
söylendi. Komite acil bir toplantı yapmış ve bu karara varmış. Görünüşe göre
Hadisçilerin dünya başkenti olan Singapur'da "Hadis Reddinin Fesadı"nı yeniden yayınlıyorlar.
...Buna inanamadım.
Hadisçilere göre - artık resmileşti - Tanrı'nın iki kitabı var - KURAN ve HADİS.
Garip görünse de bu iddia
Sayfa 38'de (19x2) yer almaktadır. Alıntı: "Peygamberin sözü aynı zamanda
Tanrı'nın sözüdür. Dolayısıyla, her ikisi de Tanrı'nın sözleridir: Kuran ve
Peygamberin Hadisleri."
Bütün bunlardan, çılgın
Hadisçilerin artık bir kaya ile sert bir yer arasında sıkışıp kaldığı
anlaşılıyor. Yüzlerce ahlaksız veya abartılı hadisle karşı karşıya kalıyorlar.
Bu, onların Tanrı’nın sözü olduğuna ve Kuran'ın kendisi ile eşit statüye sahip
olduğuna inandıkları için, tüm hadislerin (ne kadar uzak olursa olsun) kabul
edilebilir olduğu anlamına gelir.
Ancak Hadisçilerin en kötü
iddiası henüz gelmedi. Alıntı: “Şimdi ispat edilmesi gereken şey, Peygamber (selam
vs)’in sözü Kuran’a zıt olsa bile yine de HÜCCET’tir.”
Peter Green
İsviçre’den
Sevgili Reşad:
Temmuz Ayı Perspektifi için
çok teşekkürler. Feroz Karmally'nin "Tefekkür Etme Zamanı" başlıklı
makalesi çok iyiydi. Bu gerçeklerin kati olarak ve herkes için bu kadar açık ve
mantıklı bir şekilde ortaya konulması büyük önem taşımaktadır. Kuran’a ve Reşad
Halife’nin tartışmasız şekilde, her türlü şüphenin ötesinde olan elçiliğine
inanan gerçek bir imanlı olduğum için çok mutluyum. Bana bu yolda rehberlik
ettiği için Tanrı'ya sık sık şükrediyorum.
Eric Tornwall
Benden önce yolumu
hazırlaması için elçimi gönderiyorum [Malaki 3:1]
SÖZÜN
ÖZÜ
Edip
Yüksel
Şeytani Uygulama
Önce Kuran’dan iki ayete
bakalım, sonra da Müslümanların uygulamalarına bakalım.
"...Bu esaslı bir
mesajdır; esaslı bir Kuran. Dirileri uyarmak ve inkârcıları kınamak
içindir." (36:70)
Kuran’ın inkârcıları ölü
olarak sayması sebebiyle, bu kitabın diriler için geldiğini bildiren tek ayet
budur. Bu ayet Ya Sin suresinde yer alır. İroniktir ki, sözde Müslümanlar özel
olarak bu sureyi ölüler için okumayı bir gelenek haline getirmişlerdir. Yine
sözde Müslüman ülkelerde, hayatında bir kez bile Kuran kapağı açmamış Müslümanlar
bile Ya Sin Suresi'ni ‘’Ölüler Suresi’’ olarak tanırlar. Hadis ve Sünnet'e
göre, Kuran'ı diriler için bir uyarı olarak tanımlayan bu sure, ölülere ithaf
edilmiştir!
Arapların Müthiş Keşifleri
Sünni Araplar tarafından
yayınlanan "Iqra Annual" adlı bir dergi, Ramazan 1989 sayısında Tanrı’nın
elçisine karşı savaş ilan etti: "...Bu IQRA ANNUAL sayısının kapağını
'BİRLİK' temasına ayırıyoruz: Ümmetin her türlü kötülüğe, adaletsizliğe,
baskıya ve ikiyüzlülüğe karşı birliği; Reşad Halife gibi tüm sahte 'elçileri'
reddetmek için ümmetin birliği ve ümmetin birliği..."
Bu Arap Dergisine bir göz
attıktan sonra Kutsal Araplar hakkında çok şey öğrendim. "Bilmeniz
gerekenler" başlığı altında yer alan iki paragrafı buraya aktarıyorum:
* "Arap denizciler ve
kaşifler denizler ve okyanuslar hakkında çok geniş bilgiye sahiptiler.
Arapların en büyük keşfi okyanusların birbiriyle bağlantılı olduğudur."
[i̇nanilmaz keşi̇f!]
* "Modern araştırmalar
Amerika'yı Arapların keşfettiğini şüpheye yer bırakmayacak şekilde
kanıtlamıştır. Konuyla ilgili son araştırmalar bir adım daha ileri giderek
Arapların Amerika'yı Kolomb'dan beş asır önce keşfettiklerini ortaya
koymuştur."
Aynı sayıda, Arapların son
büyük keşfinin astronomi olduğunu görüyoruz:
"İnşallah Ramazan-ı
Şerif'in ilki, Ay’ın görülme zamanına bağlı olarak 6, 7 ya da 8 Nisan 1989'a
denk gelecektir."
Bu, ilk keşifleri Hadis ve
Sünnet olan insanların keşiflerinden sadece küçük bir örnektir.
Belki de WASHINGTON POST'un
herhangi bir sayısına bakarak tüm güneş sisteminin - Güneş, Ay, Mars, Jüpiter,
Venüs vs. - kesin doğuş ve batış zamanlarını görmelidirler. Bu tür insanların Reşad
ile aynı fikirde olması utanç verici olurdu. Tanrı'ya şükür ki öyle değiller!
Hadislerin Matematiksel
Mucizesi!!
Hadis & Sünnet
takipçilerinin Kuran'daki mucizevi matematiksel yapının keşfinden bu yana canları
çok sıkkın. Onlar Hadislerin Kuran'a eşit olduğunu (bkz. bu sayının 3. Sayfası
ve Ağustos Perspektifi) ve dolayısıyla her bakımdan Kuran'a benzemesi
gerektiğini ilan ettiler. Fakat Hadislerin matematiksel bir bağlantısı yoktur!
Hadisçiler için iyi
haberlerim var. Hadislerde hayret verici bir matematiksel olgu bulduk.
Malik'in meşhur Muvatta'sında (43/11) ve Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde
(2/182) bir kadının parmaklarını kesmenin cezasının kendisine ödeme yapmak
olduğunu görüyoruz:
Bir parmak için 10 deve,
İki parmak için 20 deve,
Üç parmak için 30 deve ve
Dört parmak için 20 deve,
Bu onların Şeriat
yasasıdır (kendi söylemlerine göre onlar Sünni'dir, Müslüman
değil). Dört parmak için yapılan bu tuhaf indirim tesadüf olamaz, bir yerlerde
matematiksel bir mucize olmak zorunda! Tek sorun, şayet suçlu kurbanın üç
parmağını keserse, bir parmağını daha kesmesi onun için daha ucuz olacaktır!
Başka bir Soru: Sünni alimler kadının her elinde halihazırda beş parmağı
olduğunun farkındalar mı?! 5 parmak kaç
deve eder? İçtihatlarını bekliyoruz.
Muhammed şefaat edecek
Bu kafa karıştıran bir başlık
olabilir ancak söylemek istediğim tam olarak budur. Muhammed'in halkı için
şefaat edeceğini Kuran'dan öğreniyoruz: